22 Temmuz seçimleri, çok tartışılacak ve ilmi olarak incelenmesi gereken bir sonuç ortaya çıktı.
Bush'un, Barzani'nin, Talabani'nin, yol arkadaşlığında yürüyen, dış desteği çok yoğun olan, her alanda çok büyük tahribatlar yaratmış, dini-imanı para olmuş bir parti, tekrardan tek başına iktidar tacı ile ödüllendirildi.
Bu ödüllendirme, seçim sonuçları üzerinde tartışmanın ana konusu olmuştur.
AKP akıllara durgunluk verecek bir şekilde, hak etmediği bir oyu almıştır. Türk insanının evladı açlıkla, yoksullukla, işsizlikle cebelleşirken, AKP'nin beyin kadrosu çocuklarına "gemicikler" alarak, kendi ekonomik istikrarlarını bir hayli düzeltmişlerdir.
Halk adamı rolünü çok iyi oynayıp, Türkiye'nin en zengin siyasetçisi olmuş, kolundaki saati bile milyarlar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın "çocuğum işsiz" diyen adama "Otur otur senin çocuğunda işsiz kalsın canım" şeklindeki azarı, 22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarına tirajı-komik bir hatırlatma olmalıdır. Halkın azarlandığı, aşağılandığı bu dönem kadar, başka bir dönem yaşanmamıştır.
Ama halk bu hali resmen kendi iradesi meşrulaştırmıştır.
AKP ve meclise giren yavrusu DTP ile yeni süreçte daha çok pervasızlaşacaklardır.
AKP'yi destekleyen güçler, AKP'yi daha çok teslimiyete ve tavize zorlayacaktır. ABD'nin taşeronu olan AKP, Türk-İslam dünyası için çok büyük tehlike olmayı yine sürdürecektir.
AKP, ABD kapılarında "Bizi delikten aşağı silmeyin, süpürmeyin, atmayın" diye yalvardı ama bu yalvarışı ABD'ye gerek kalmadan, nasıl olduysa, Türk milleti gördü ve AKP'yi "Silmedi, süpürmedi, delikten aşağıya atmadı"
Türkiye'den yana olan, toplumun geleceğini düşünen siyasi uzmanlar, ortaya çıkan bu çelişkiyi topluma ilmi bir şekilde açıklamalı ve bundan sonrası için yaşanacak felaketlerin önüne geçecek iradenin ortaya çıkmasına yardımcı olmalıdırlar.
Türkiye, "Para her şeyi yapar diyen, para için herşeyi yapar" anlayışı ile adeta psikolojik olarak esir alınmıştır. Tüm milli ve manevi ilişkilerini bile para ile ölçen iktidar, para gücü ile iktidar koltuğunu korumuştur. Kazanan AKP, kaybeden Türkiye olmuştur.
22 Temmuz seçim sonuçlarına hangi açıdan bakarsanız bakın, her yönden elinizde kalmaktadır.
22 Temmuz sonrası, Türkiye'nin teselli bulacağımız tek kazancı, MHP'nin yeniden T.B.M.M'nde 71 milletvekili ile temsil edilecek ve teslimiyetçi iktidar karşısında, milli direnişin kalesi olmayı sürdürecek olmasıdır.
MHP'nin meclise girmiş olması, Talabani, Barzani ve Rum Meclisi'ni rahatsız ettiyse, bunlar AKP'nin iktidarda kalmasını desteklemiş ve temennileri yerini bulup, memnun oldularsa, AKP ve MHP arasında zihniyet farkı anlaşılmaktadır.
Bu fark, MHP'nin Türkiye'nin varlığı konusunda bir sigorta olduğunu göstermektedir.
MHP'nin kaliteli ve birçok konuda uzman milletvekilleri Türkiye'nin yaşadığı bu tehlikeli süreçte, bu millete yol gösterici olacaktır.
MHP, AKP'den sonra seçimlerden en başarılı parti çıkmıştır. Bu başarıyı gölgelemeye çalışanlar, medya vasıtası ile MHP'yi sanki DTP'nin başında bekçi gibi göstermeye çalışıyorlar.
Bunu Recep Tayyip Erdoğan yaptı, medyada yer alan yorumlarda da MHP'yi DTP'nin başında bekçi olarak gösteren yorumlara devam ediyorlar.
"Mecliste MHP-DTP çatışacak" diye ortaya tez sürenlerin, DTP'nin yanında saf tutacaklar olması da olayın ayrı bir ilginçliğini yansıtmaktadır. Bu tezi ortaya ilk süren Recep Tayyip Erdoğan'dır ve onun bu tercihte, kendisi gibi "Sayın Öcalancı" anlayış sahibi olan DTP'nin yanında yer alacağını da dünya bilmektedir.
MHP, mecliste kavga ve çatışma için değil, Türkiye'nin varlığı ve geleceği için vardır.
Kimin hangi düşünce ve fikirde olduğunu herkes biliyor. Bilmeyen utansın