Ey akıl sahipleri ibret alın Kur'an-ı Kerim
Yaşadığımız çağ bir sürat çağı. İnsan da, bu çağın akıntısına kapılmış bir zamanzede. Modern hayat koşuşturmacalar içinde geçiyor. İnsanoğlu, günlük hayat serüveninde karşılaştığı hadiseler zinciri içinde arkasına bakıp düşünmeden, maddenin sığ cidarlarını asıp ruhunun derinliklerine dalamadan yeni bir güne merhaba diyor. Ve bu günler aynı şekilde izliyor.
Oysa misafir edildiğimiz şu dünya gezegeninde makro alemden mikro aleme kadar cereyan eden herşey, meydana gelen her hadise sırlı bir hikmet tahtına hareket ediyor.
Geçirdiğimiz trafik kazasından gördüğümüz bir rüyaya, çocuğumuzun aniden hastalanmasından kılpayı kaçırdığımız vasıtaya kadar, duru bir bakış açısına sahip olamadığımızdan dolayı çözümleyemediğimiz, hikmetine vakıf olamadığımız ama hepsinin bir anlam çerçevesi olan ve ibret dili ile bize birşeyler fısıldayan nice sırlar hadiseler meydana geliyor.
Hz. Musa (a.s.) ile ilgili şu meselde anlatılan hadiselerin sırlı yüzü ne kadar düşündürücüdür:
Bir çeşme başına su içmek için bir süvari geldi. Süvari, hem kendi su içti, hem de atını suladı.
Adam giderken para kesesini düşürdü, fakat farkına varmadı.
Daha sonra çeşme başına bir çocuk geldi ve su içerken para kesesini görüp aldı ve gitti. Bu sırada süvari,
kesesini düşürdüğünü farkedip çeşme başına geri döndü. O sırada çeşmeden bir âmâ adam su içmekte idi.
Süvari âmâ adama kesesini sordu. Adam bilmediğini söylediği halde süvari inanmadı ve adamı öldürdü.
Musa Peygamber şaşkındı ve hadiselerin iç yüzünü herşeyi bilen Rabbinden sordu. Cevap oldukça şaşırtıcıydı: Süvarinin babasını, kendisi henüz küçük bir çocuk iken bu âmâ adam
Öldürmüştü. Süvarinin düşürdüğü kesenin içindeki miktar ise süvarinin, keseyi alan çocuğun babasına olan borcunun karşılığı idi, tamı tamına...
Evet, hayatın tenteneli perdeleri altında bilmediğimiz nice sırlı, nice hikmetli hadiseler meydana geliyor. Bize düşen de, ibretler, hikmetler meşheri olan bu alemde, kader kaleminin Sahibi'ne olan imanımızı her dem taze tutmak.
Tabii ki hadiselerin iç yüzünü, eşyanın perde arkasını anlayabilmek için hayata iman gözlüğü ile, dupduru bir mü'min yüreği ile bakmak gerekiyor. Yoksa cismaniyetin dar çerçevesi içinde yaşayarak başımıza gelen hadiselerdeki bize sunulan mesajı çıkarmak mümkün değil.
Evet, Rabbimizin bize en büyük lütufkarından biri olan ruh cevherimizi O'na açık tutabilirsek, hayatın manasını anlayabilir, Muhammed İkbal'in ifadesi ile, kendi sadefimizin içinde inci yapabiliriz.
Gayret bizden, yardım Allah'tan...