Yeniçağ adlı gazetede 14-15 Ağustos 2007 tarihlerinde yayınlanan, Ahmet Seyhan ismi ile kaleme alınan "Ülkü Ocakları'nı kim kapatacak?" adlı yazılara yönelik Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezinin yapmış olduğu basın açıklaması aşağıda yer almaktadır.
Yeniçağ Gazetesi'nde iki gün üst üste yayınlanan yazılarda, bahsi geçen Ahmet Seyhan isimli şahıs son bir ayda, Konya, Eskişehir, Afyon ve Kütahya temsilciliklerimize yönelik operasyonları, tamamı ile "bir kısım" medya ile aynı şekilde bu operasyonları kendi yazısına katarak, seviyesizce yorumlar yapmıştır.
Ülkü Ocakları şerefli mazisi boyunca, asla vazgeçilmez değerleri olan ülkücülük, milliyetçilik ve Türkçülük adına eline kalem alıp, Ülkücü Hareket'in mensubuymuş gibi görünüp, ahkâm kesen ve bu kutlu davaya ezelden beri düşman olanlardan daha çok garezi olan bu tip insanları çok iyi tanımaktadır.
Bu yazıda konunun içeriğini teşkil eden Ülkü Ocakları temsilciliklerine yönelik operasyonları, adı geçen şahsın bir kısım medyanın haberi yayınladığı şekilde yazmış olmasının mantığı, ancak ve ancak yazarın içinde bulunduğu garezle, hamasi duygularla, art niyetle ve cehaletle açıklanabilir. Bu tarz bir yazı, mevcut AKP hükümetinin seçim öncesi ve sonrasında, Ülkü Ocakları'na ve Ülkücü Hareket'e yönelik tutumuna destek vermek ve bundan sonra yapacaklarına da zemin hazırlamak anlamına gelir ki; bu ihanetle eş değerdedir. Bu yazar aynı zamanda az önce bahsettiğimiz AKP'nin bundan sonra yapacaklarına zemin hazırlamak maksadıyla, yalan ve iftiralarıyla AKP'nin "jurnalciliğini" ve "yardakçılığını" yapmaktadır. Bu nasipsizliktir. Bırakınız "ülkücü" kimlik ve şuura sahip olmayı, fikriyat ve hissiyat sahibi olan hiçbir insan bu yazıyı kaleme almaz ve içeriğindeki hamaseti, cehaleti ve ihaneti asla kabul etmez.
Kısaca bahsi geçen hadiseleri hatırlatmak gerekirse;
13 Temmuz 2007 tarihinde Konya Ülkü Ocakları temsilciliğine yönelik gerçekleştirilen operasyonun ardından, medyanın bu operasyon hakkındaki haberleri ve tutumu hakkında Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi olarak bir basın açıklaması yapmıştık.
Bu açıklamada ifade ettiklerimiz şu şekildedir:
"Konya Ülkü Ocakları mensupları ile ilgili tahkikat sürerken bazı gazeteler ve internet sitelerinde, her gün bir takım yalan, yanlış haberler yayınlanmaktadır. Bugün bazı basın organlarında Konya Ülkü Ocakları Başkanı'nın el koyulan bilgisayarında ve evinde bir kısım gayri ahlaki materyallerin bulunduğu haberleri yer almıştır. Bu haberlerin, özellikle TMSF'nin yani hükümetin elinde olan medya organlarında geniş yer alması, bu haberlerin maksadını ve kaynağını ortaya çıkarmaktadır.
Birtakım basın kuruluşlarında yer alan böylesine yanlış ve yanlı haberler tamamen asılsızdır. Mesnetsiz haberlerle kamuoyu yanlış bilgilendirilmek istenmektedir. Haberde mevzu bahis olan tüm iddialar, gerçek dışıdır.
Bu tür haberlerin amacı; 22 Temmuz Genel Seçimleri'ne sayılı günler kala Ülkücü Hareket'in mensuplarını, toplum nezdinde rencide etmeye ve küçük düşürmeye yöneliktir. Ülkü Ocakları'nı millet nezdinde karalamayı amaçlayan kişi veya kuruluşlarla, onlara yandaşlık yapan basın organlarını, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi olarak esefle kınamaktayız. Türk töresine ve İslam Ahlakı'na gönülden bağlı olan, milletinin bütün değerlerini benimsemiş olan Ülkücü Hareket'in mensuplarına itham edilmeye çalışılan bu gayrı ahlaki davranışlar, Ülkücü gençliğin karakterinde yer almamaktadır. Ancak bu ithamları alçakça ortaya atanların karakterinden şüphe duymaktayız."
Konya Ülkü Ocakları temsilciliğine yönelik operasyonlarda, ne medyanın yansıttığı, ne de bu yazarın özellikle belirttiği gibi gayri ahlaki belgeler bulunmamıştır. Bu Ülkücü Hareket'in mensuplarını rencide etmek için atılmış alçakça bir iftiradır. Ne emniyet kayıtlarında, ne mahkeme tutanaklarında bu tür bir belgeye rastlanmamıştır; bu haberler Ülkücü Hareket'e yönelik kin ve garezin bir göstergesidir. Bugün Konya Ülkü Ocakları temsilcisi olan kardeşimizin mahkeme süreci devam etmektedir. İsnat edilen suçlardan sadece "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak" suçundan soruşturmasına devam edilmekte ve bu süreçte yüce yargının tahkikat ve kararına saygı duyulması gerektiğine olan inancımızla konu hakkında yorum yapmamaktayız.
Ancak hadisenin vardığı bu noktada, iftiralar ve karalamalar ahlak, edep ve sabır sınırlarını zorlamaktadır. Bu anlamda hiç kimsenin Ülkü Ocakları gibi köklü bir maziye ve büyük bir teşkilata sahip olan, nice ağır bedeller ödemiş ve halen bedel ödemekte olan, nice alçakça tezgâhlara ve iftiralara maruz kalmış ve halen de maruz kalmakta olan Ülkücü Hareket'in şerefli mensuplarını rencide etmeye, içine şüphe düşürmeye ve fitneye yol açmaya hakkı yoktur. Çünkü Ülkü Ocakları'nın şerefli mensupları, ihaneti asla affetmez.
Ayrıca; Eskişehir, Afyon ve Kütahya illeri Ülkü Ocakları temsilciliklerinin gözaltına alınmasına ve "çete oluşturmak" suçlamasıyla tutuklu yargılanmalarına karar verilen süreç şu an yargı aşamasındadır. Bu süreçte tarafımızdan açıklama yapılmamasının nedeni, yüce Türk adaletine ve hukuk sürecinin işleyişine olan saygımızın bir ifadesidir. Bu aşamada, medyada çarpıtılarak yer bulan haberlerin amacının gayet açık olduğunu görmekle birlikte, isnat edilen suçların tüm açıklığıyla ortaya konulması ve konunun yargıya intikal etmiş olması hasebiyle tarafımızca açıklama yapılması doğru bulunmamıştır. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nın kurumsal nitelikleri doğrultusunda yargının bağımsızlığı ilkesine karşı göstermiş olduğu yüksek hassasiyete rağmen, belirli odaklar bu husus karşısında bilgi kirliliği yaratan tutumlarıyla gayri hukuki davranışlarını sürdürmeye devam ettirmekten çekinmemişlerdir. Ancak bir kez daha hatırlatmak isteriz ki; Anayasamızın suç ve cezalara ilişkin esasları düzenleyen 38. maddesinde, hukukun evrensel ve temel ilkelerinden biri olan 'masumluk karinesi' doğrultusunda; 'Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.' ifadesi yer almaktadır.
Bütün bunları dikkate almadan, üslupsuz bir biçimde yazı yazan ve kirli odakların gayri milli tutumunda belirginleşen Ülkücü Hareket düşmanlığıyla aynı safta buluşan Ahmet Seyhan adlı şahsa gelince; bırakınız Ocak terbiyesinden ve Ocak kültüründen nasiplenmeyi, Ülkücü Hareket'e ezelden düşmanlık besleyenlerin bile düşünemeyeceği bir tarzda gafletini göstermektedir. Türk Milliyetçiliğini benimsediğini söyleyen, Ülkücülüğe sahip çıktığını ve Türklük şuuruna sahip olduğunu iddia eden bir insan, Ülkü Ocakları'na yönelik "meltem" adı verilen operasyonları, yazının içinde dalga geçer gibi ve mevcut iktidar zihniyetinin bu uygulamalarını alkışlar gibi "fırtınaya" benzetemez. Eğer benzetiyorsa, kendisini bu hareketin bir mensubu gibi göremez. Medyada bu operasyonlar hakkındaki yayınlanan haberleri "kopyala-yapıştır" tarzında yazıya katarak, Ülkücülük adına yorum yapmak da "satılmış kalemlerin" haddine düşmez.
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı kendisine yönelik "bir kısım medya ve satılmış kalemler" tarafından yapılan iftira, karalama ve yıpratma çalışmalarının hesabını Türk adaleti önünde soracaktır.
Yargının ve hukukun işleyişine saygı duyuşumuz, yapılan operasyonların, kurulan tuzakların ve tezgâhların niyetini, nedenini ve sürecin kaynağını görüşümüze engel değildir. Bu süreçte amaç gayet açıktır: Ülkü Ocakları'nı, Ülkücü Gençliği ve Ülkücü Hareket'in mensuplarını toplum nezdinde küçük düşürmek, karalamak ve yıpratmak...
Bu vesileyle yazının içerisinde yer alan 1997 kongresi, İzmir Ülkü Ocakları hakkındaki yorumlar, hem ülkücülere yönelik karalama ve iftira yazısına temel bulma çabasından hem de "bak ben bunları da biliyorum" mantığıyla yazının içerisinde "çeşni olsun" düşüncesinden başka bir şey değildir.
Ayrıca bu mesnetsiz, hamasi yazıyı kaleme alan şahıs, sonuç olarak Ülkü Ocakları'nın kapanacağını, bunu isteyenin de liderimiz Dr. Devlet Bahçeli olduğunu söylemiştir ki; bu yazıyı yazmasındaki asıl meramı ve muradı da budur.
Ülkü Ocakları 40 yıllık şanlı mazisinde nice mücadeleler vererek bugüne ulaşmış ve dimdik ayakta kalmıştır. Bugün Eğitim ve Kültür Vakfı olarak, Türk Milliyetçiliğine, Türk Gençliği'ne ve Ülkücü Hareket'e hizmet etmektedir. Ülkü Ocakları'nın kurucusu; Ülkücü Hareket'in banisi olan, Türk Milliyetçilerinin, ülkücülerin ve Türk Dünyası'nın Başbuğumuz Alparslan Türkeş'tir. Ve yine Liderimiz Dr. Devlet Bahçeli'de Ülkü Ocakları'nın ilk kurucularından ve yöneticilerinden biridir. Ülkü Ocakları'nın Milliyetçi Hareket Partisi ile bir organik bağı yoktur, ancak Milliyetçi Hareket Partisi'nin lideri, Ülkücü Hareket'in ve Ülkücü Gençliğin doğal lideridir. Bu süreçte, Ülkü Ocakları'nı suçlamak ve Ülkü Ocakları üzerinden, Milliyetçi Hareketin lideri Dr. Devlet Bahçeli'yi sorumlu tutmak ve eleştirmek, Ülkücü Hareket'in şerefli mensuplarına yönelik "başıbozuk" gibi ifadeler kullanmak en hafif ifadeyle cahillik, edepsizlik, ilkesizlik ve gayri ahlakiliktir. Eğer bu süreçte bir sorumlu aranacaksa, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi görevinin başındadır ve emaneti koruduğu gibi sorumluluğu yüklenmeyi de gayet iyi bilmektedir. Yolumuza, ülkümüze, davamıza ve hareketimize sahip çıkacağız ve hizmet etmeyi şeref bilerek, bu zor günlerde de yolumuza devam edeceğiz. Ülkücü Hareket'in şerefli mensuplarına her şartta ve ortamda sahip çıkacağız.
Ülkü Ocakları mensuplarının savundukları değerler, sahip oldukları inanç ve ülküler, uğruna nice çileleri göze aldıkları dava ve hassasiyetler; dünden bugüne ulaştığı gibi, yarınlara da ulaşacaktır. Bilinmeli ve asla unutulmamalıdır ki, Ülkü Ocakları da bu meşakkatli yolda varlığını sürdürmeye, mücadele etmeye devam edecek ve davasına hizmet edecektir. Ülkü Ocakları ve Ülkücü Gençlik, Büyük Türkiye'nin ve Büyük Türk Milleti'nin teminatıdır.
Ülkü Ocakları'nın kapanacağını dile getirme cürreti gösterip, Ülkücü olduğunu söyleyenler ise; bu utançla yaşayacaklar ve gafletlerinin bedelini ülkücü vicdanlarda ve Türk adaleti önünde ödeyeceklerdir.
Türk kamuoyuna saygılarımızla...
Kırık Link Bildir! #247357 18-08-2007 19:31 GMT-1 saat 
1777 ileti
))))