Sen şimdi mi varolduğunu sanıyorsun, ey sevgili?
Tarihi adım adım gez de, gör asırlık kendini.
Keşfetmediğin gömülmüş uygarlıklarda, adın gizli.
Sen; Antik Dünya´da zaman maceraya dönüşürken,
Zeytin gözlünün, gümüş kupada sundugu şarap,
Aşk güneşiyle ermiş, elinde bir salkım üzümdün.
Firavun´un Nil diyarıyla bütünleşen, gizemli piramitleri,
Cleopatra´nın süt banyosunda, kadifeleşmiş teniydin.
Dere gibi uzanan, Çin Seddi´nin üstünde duran,
Çekik gözlünün, ipek siyah saçındaki kiraz çiçeğiydin.
Mozart´ın piyanosunda, fırtınalar yaratan akordu,
Müzikle aşkın kucaklaşan, ölümsüz senfonisiydin.
Mevlana´nın ruhundaki karanlıkları aydınlatan ışık,
Yunus Emre´nin şiirle özleşmiş yürek dergahıydın.
Köroğlu´nun gönül sazı, Karacaoğlan´ın ozan diliydin.
Yaşlı çınarın gölgesinde, çobanın çaldığı yanık kaval,
Al yanaklı yarinin, kalbiyle işlediği, oyalı mendiliydin.
Bir tas ayran uzatırken, kaçamak bakışın kirpiğiydin.
Ey asırlık sevgili; sen ezelden beri hep vardın.
Tarihin ucundan, gönül köprünle bana uzandın.
Seni sadece bir ömürlük sevmeyecegimi bilmeliydin.
Benim sevgim tarih olur, tarih sonrasını da görmeliydin..