> 1 <
Kırık Link Bildir! #253243 03-09-2007 07:38 GMT-1 saat
Seçim sürecinin gerginlik dozunu yükseltmemek amacıyla aylardır Türkiye'nin üzerine gelmeme politikası izleyen Avrupa Birliği (AB), Ankara'nın iç siyaset dinamikleri gerekçesiyle ertelediği reform adımlarını hayata geçirmesini bekliyor. Seçim sonuçları sonrasında sürecin canlandırılmasını engelleyecek bir "bahane" kalmadığı görüşünde olan Brüksel, İlerleme Raporu'nun yayımlanmasının öngörüldüğü 7 Kasım'a kadar kararlılık göstergesi olarak birkaç adım atılmasını istiyor.
Söz eyleme dönüşmeli
Hükümetin seçildikten sonra AB vurgusunu güçlü bir şekilde yapması, Türkiye açısından önemli alanlarda atılacak adımların AB'yle ilişkilendirilmesi ve 2013'e kadar uygulanacak uyum programının altının bir kez daha çizilmesi Brüksel'i, özellikle de süreçte Ankara'nın en önemli destekçisi olan Komisyon'u memnun etti. Bununla birlikte sözün eyleme dönüşmesi yönünde önemli bir beklenti hâkim. Bu, Fransa ve onun arkasına gizlenerek Türkiye'ye yönelik nokta atışları yapan çevrelerin elinin zayıflatılması için de gerekli görülüyor.
Ekstra talep yok
AB'nin beklentileri Türkiye açısından sürpriz içermiyor. Konuyu değerlendiren bir AB yetkilisi, "Geçen yıldan bu yana reform alanında adım atılmadı. Son İlerleme Raporu'na bakıldığında ne istediğimiz rahatlıkla görülür. Ekstra bir talep söz konusu değil" dedi.
Genelde ifade özgürlüğü, özelde 301. maddede iyileştirici girişimler, sivil-asker ilişkilerinin AB standartlarına çekilmesi yönünde adımlar atılması, Vakıflar Yasası'nın devreye sokulması, 9. Reform Paketi'nin eksik kalan kısımlarının sürece dahil edilmesi AB'nin öncelikli beklentilerini oluşturuyor.
AB çevrelerine göre bu alanlarda kısa zamanda tatmin edici birkaç adım atılması hiç de zor değil. Gerekli görülse de Türkiye'nin şu aşamada Kıbrıs konusunda bir adım atma olasılığı oldukça düşük olarak değerlendiriliyor.
Yeni anayasa
AB, talepleri arasında yer alan, yeni bir anayasa oluşturulması yönündeki adımları da yakından izliyor. Ancak şu anda "Avrupa standartlarına uygun, bireyi ve özgürlükleri öne çıkaran bir yaklaşım içermeli" yorumunun ötesine geçilmemeye özen gösteriliyor.
Anayasa tartışmalarının krize dönüşerek AB sürecini olumsuz yönde etkileme olasılığı ise önemli bir endişe kaynağı olarak nitelendiriliyor.
Sarkozy'nin nefesi yetmiyor
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı olan tutumunu her fırsatta dile getiren Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin son açıklamaları belli oranda bir esneme havası yaratsa da Paris'in ana hedefi hâlâ aynı.
Sarkozy'nin, Türkiye'ye tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık fikrinin arkasında durmayı sürdürmesi müzakere sürecinde dozu yüksek gerginliklerin yaşanmasını kaçınılmaz kılıyor.
Tonunu, "Bir AB üyesini tanımayan adayla müzakereler sürdürülemez" söyleminden "35 başlıktan 30'unda müzakerelerin devamına karşı değiliz" açıklamasına düşüren Sarkozy'nin yaklaşımı Brüksel'de, "Türkiye koşusuna sprintle başladı, ama daha şimdiden nefesi kesildi" yorumlarına neden oluyor. Elysee'nin son icadı olan Akdeniz Birliği'nden de Türkiye bağlantılı olarak uzun süredir bahsedilmediğine dikkat çeken AB yetkilileri, Sarkozy'nin manevralarında diğer üyelerden beklediği desteği bulamamasının etkili olduğu görüşündeler.
Fransa Cumhurbaşkanı'nın müzakere başlıklarını "tam üyelikle ilgili olan ve olmayan" diye ayırmasını da mantıklı bulmayan ve bunun katılım müzakerelerinin doğasına aykırı olduğunu düşünen AB çevreleri, Sarkozy'nin gelecek dönemde de sürece ilişkin "yaratıcı" fikirler üretmesinin sürpriz olmayacağını dile getiriyorlar.
Yavaş da olsa ilerliyor
Türkiye, uzun zamandır iç siyasete odaklanan gündemine karşın müzakere sürecinde teknik anlamda belli bir ilerleme sağlamayı başardı. Şu ana kadar 4 başlıkta müzakereye geçen Ankara, Portekiz'in Dönem Başkanlığı'nın sona ereceği aralık ayı sonuna kadar en az bir başlıkta daha müzakereye geçmeyi umuyor.
Türkiye'den müzazkere pozisyonu istenen "Tüketici ve Sağlığın Korunması" başlığının, kısa zamanda, sorunsuz açılması beklenirken "Trans-Avrupa Şebekeleri" ve "Enerji" başlıkları da ilerleme sağlanabilecek alanlar olarak görülüyor.
Ankara, teknik anlamda sorun olmamasına karşın Fransa'nın 2005 sonundan bu yana bloke ettiği "Eğitim ve Kültür" başlığının da raftan indirilmesi için çabalarını sürdürüyor.
Ali Babacan yerinde seçim
Başmüzakereci olarak atandığında düşük bir profil çizen ve ekonomi konuları dışında zorlanacağı yorumlarının yapılmasına neden olan Ali Babacan'ın yeni hükümette Dışişleri Bakanı olarak görev yapacak olması Brüksel'de, "Yerinde bir seçim" yorumuyla değerlendiriliyor.
Babacan'ın, Dışişleri Bakanı olmasının yanı sıra Başmüzakereci etiketini koruması da Türk hükümetinin Avrupa Birliği (AB) sürecine verdiği önemin göstergesi olarak algılanıyor.
"Babacan'ın AB kurumlarında yaptığı ilk konuşmayı hatırlarsınız. Son derece sıkıcı ve rutindi. Ancak kısa sürede doysa hâkimiyetini en üst düzeye çıkardı ve başarılı bir performans sergiledi" diyen Birlik yetkilileri, Babacan'ın Dışişleri Bakanı olarak süreci teknik olarak olduğu kadar siyasi anlamda da olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyorlar.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu