Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam
seni tarif edemeyeceyimi biliyorum
ulaşılmaz oldun hep
dokunmak hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni
kocaman bir yanlızlıkdı payımıza düşen
payıma düşen herşeyi erteledim
ama erteleyemediyim birşey vardı
sana benziyordu
su olsa dokunduğumda bozulurdu
bozulmayan birşeydi
gidilecek bir yer olsa sonu olurdu
sonu olmayan birşeydi
uykuda görülecek bir rüya olsa uyanırdım
beni rüyamdan uyandırmayacak birşeydi
simsiyah saçların olsun isterdim
ama bahtın deyil
düşünki yılan dağından aşağı iniyoruz
ve
dünyada iki kişilik türkü kalmış onu söylüyoruz
öyle birşeysin sen
seni düşündükce yoruluyorum desem
dünyanın en büyük yalanı olur
yalanım yok
bu günden yarına ne kalır bilmem
ama sen kalırsın
tıpkı yatağı deyişmeyen bir ırmak gibi
yaşadıklarımız azdı
zamana sığmadık
yaşamak isterken herşeyi
bugün şarkı söylüyorsam
ogün şarkı deyil
şarkı gibi seni yaşamak isterim
halkıma benziyordun
bir yanın göç
bir yanın toprak kokuyordu hep
gezmediyim yerin kalmadı
bazen yasaklandın bana
bazen bir suç gibi boynumda taşıdım seni
yedi telli sazımla bile anlatamadım
sen bir uçurumun gülüydün
ellerimi her uzattığımda
bin tane kırıkla geri döndüm
yasaların bile tanımlayamadığı birşeydin
haritalara sığmazdın
her ülkede bir başka gülüyordun
dokunduğumda nereli olduğumu seninle hatırladım
bana hep kendimi hatırlatan birşeysin sen
uzaksın yakınsın özlenensin
ama bugün deyil
yarın gibi birşeysin sen
dünyada kaç iklim kaç zulüm kaç ölüm var
bir seni bunların karşısına koymak
nasıldır bilemezsin BİLME
bugün her ölümle biraz ölürken
seni düşündükce
hayata dönüyorum yeniden
gecenin en karanlık yerindeyim
bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan
yinede istiyorum seni
her şarkımda biraz daha seviyorum seni
kırmızıdan daha uzun
gelincikler gibi bir mevsim deyil
dört iklim köşe bucak seviyorum seni
kim ne derse desin
geri dönecek yerim yok
bir kentin ortasında
çığlık çığlığa bağırarak
tek başıma kalsamda
yine seviyorum seni bu bir suç duyurusudur
kendimi ihbar ediyorum.[/b]