> 1 <
Kırık Link Bildir! #259226 16-09-2007 08:09 GMT-1 saat
New York Times, Washington Post, Financial Times, The Times ve The Guardian gibi etkili gazetelerin, her iki seçim sürecinde AKP'ye verdikleri desteğin, habercilikte taraftarlık, yorumculukta da propagandacılığa kadar varabildiğini gördük.
Bu gazetelerin haber ve yorumlarından çıkan mesajı şöyle özetleyebiliriz: Gerçekte Ortadoğu'ya ait bir ülke olan Türkiye'de laiklik, asker ve sivil otokrat elitler tarafından empoze edilmiştir. AKP ise hem İslam'ın demokrasiyle uyumlu olabileceğini göstermesi, hem de Batı yanlısı ve demokrat olması bakımından laiklere tercih edilmelidir...
Tanımını anlamsızlaştırmaktan başlayıp, laikliği adım adım aşındırmak isteyenlerin Batı alemi tarafından hoşgörüleceği izlenimini verdiği için, Batı medyasının bu tavrı Türk demokrasisinin bekası adına sakıncalıdır.
Yukarıda adını zikrettiğimiz gazetelerin bu çarpık bakış açısı sadece temsil ettikleri çevrelerin çıkar algılamasıyla açıklanamaz. Burada Batılı gazetecilerin AKP'ye duydukları sempati de rol oynuyor. Kişisel gözlemlerimiz bize bu sempatinin bir dizi yanılsamadan kaynaklandığını söylüyor. İşte bunlardan bazıları...
ILIMLI İSLAMCI HAYRANLIĞI: Dünyada genel İslamcı profili o kadar kötü ki, kafa kesen, masum insanları kendisiyle birlikte havaya uçuran, yaşama hakkını hiçe sayan, kadınlara zulmeden, dış görünüşüyle de hayli korkutucu bir tipi İslamcı diye kanıksamış Batılı gazeteci, bizdeki modern görünümlü AKP'lileri görünce adeta şok geçiriyor. Bu şokun sonucu ortaya çıkan, AKP'ye yönelik hayranlığa yakın bir duygudur.
DEMOKRAT İSLAMCILAR, OTOKRAT ELİTLERE KARŞI: AKP sempatisi, Batı'da oldum olası bir imaj sorunu bulunan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı hissettikleri antipatiyle reaksiyona girdiğinde, bu gazetecilerin kafasında net bir kontrast algısı peydahlanıyor... O da şudur: Bir tarafta halka laikliği tepeden empoze eden Batı karşıtı otokrat elitler, diğer tarafta halkın içinden gelen, bu otokratların hiç olmadığı kadar reformist, AB ve Batı yanlısı, demokrat, ılımlı İslamcılar. Ve de, laikliği pek de umursamadığını, AKP'ye yağdırdığı oylarla göstermiş bir halk.
Bütün laiklerin otokrat, bütün ılımlı İslamcıların da demokrat oldukları gibi indirgemeci bir denklem oluşturuluyor. TSK'nın siyasete son müdahalelerinin bu kaba tasnifi yapanların işini kolaylaştırdığını kabul etmeliyiz.
SANKİ ŞAH'IN İRAN'I: Bu gazeteciler, "laik elit" tarafından kurulan ve bugüne gelen cumhuriyeti, Ortadoğu'nun görünürde aydınlanmış otokratlarının, örneğin İran Şahı'nın rejimi ile neredeyse aynı kefeye koyuyorlar. Laikliği savunanlar, Atatürk'ün "mezarlık bekçiliği"ni yapmakla suçlanıyor.
Bu gazetecilerin yazdıklarını okuyanlar Türkiye'de laikliği savunan birinin aynı zamanda liberal, demokrat ve evrenselci olamayacağı gibi çok yanlış bir izlenim edinebilir.
Söz konusu gazeteciler AKP'yi övmek için bu partiye atfettikleri özellikler arasında laikliği saymıyorlar.
AKP'nin laik olmadığı bunlar tarafından zımnen kabul edilmiş oluyor.
TÜRKİYE UZMANLARI NEREDE?: Yıllardır Batı basınını takip ederiz, bu haber ve yorumları yazanlar arasında Türkiye'yi yakından izlediğini bildiğimiz gazetecileri nedense göremedik.
Taraftar yazılarını Türkiye amatörleri yazdı. Zaten Türkiye gibi müstesna bir ülkeyi kavramsal şablonlara oturtarak incelemek ancak amatörlerin işi olabilir.
İzlenimimiz o ki, bu gazeteciler belki de daha Türkiye'ye gelmeden, bu günlerde AKP sempatizanı haline gelmiş bulunan bir grup yazar ve "think tank"çının "network"üne yönlendiriliyor ve bu "network"teki kapalı devre dolaşımlarında tek yanlı bir koşullanmaya maruz kalıyorlar.
Bu gazeteciler, İslamcıların, bugün "ılımlı" iseler bunu Türkiye'deki demokrasiye ve laikliğe borçlu olduklarını görmüyorlar veya görmek istemiyorlar.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu