Padişah ve veziri iki seyyah kılığında ülkeyi dolaşıyorlardı.
Akşam olup saraya dönecekleri sırada bir derenin kenarında kışın ayazında deri tabaklayan bir ihtiyar dikkatlerini çekti.Yanına gittiler.
Padişahla ihtiyar arasında şöyle bir konuşma geçti.
- Esselamu aleyküm ey pir-i fani
- Ve aleykümselam ey serdar-ı cihan.
- Altılarda ne yaptın?
- Altıyı altıya kaymayınca otuz ikiye yetmiyor.
- Geceleri kalkmadın mı?
- Kalktık, lakin ellere yaradı.
- Sana bir kaz göndersem yolar mısın?
- Hem de hiç ciyaklatmadan!
Padişah ve veziri bu tuhaf konuşmadan sonra yeniden saraya doğru yola koyuldular. Padişah hâlâ gülüyor, Vezir ise şaşkınlık içerisinde konuşulanları yorumlamaya çalışıyordu. Padişah'ın gülüşünden de cesaret alarak soruverdi:
- Hünkarım, siz o ihtiyarla ne konuştunuz?
- Ne, anlamadın mı sen konuştuklarımızı?
- Hiç
hiç bir şey anlamadım hünkarım.
- O halde bakasın Vezir, gece yarısına kadar ne konuştuğumuzu öğrenmezsen kellen gider, haberin olsun!
Vezir sorduğuna soracağına pişman olmuştu. Gece yarısına kaç saat vardı ki şurada? Tek çare gidip dere kenarındaki ihtiyara sormaktı. Vezir de öyle yapmaya karar verdi.
Vardığında adamcağız işini bitirmiş, gitmek üzereydi. Telaşla gelen Vezir'i görünce sordu:
- hayrola devletlum, siz bu saatte buralarda?
- Bırak şimdi devletlumu, kellem gidecek!
- Hayırdır inşaAllah, ne oldu ki?
- Padişah'la aranızda geçen konuşma yüzünden! Sen önce şunu haber ver, üzerinde padişahlığını belli edecek hiçbir işaret yokken Padişah'ı nasıl tanıyabildin?
- Ben dericiyim, anlarım. Bu ülkede o deri yeleği Padişah'tan başka giyecek kimse olamaz!
- Ya, demek öyle
Diğer konuşmalar vardı bir de
İhtiyar adam anlamamış görünerek mevzuyu değiştirdi birden:
- Bu sene de kış pek çetin geçiyor ha!... Hele bu saatlerde.
Vezir ihtiyarın niyetini hemen anlamıştı:
- Anlaşıldı, anlaşıldı, al bakalım bir kese altın sana! Şu altılar meselesi, neyin nesiydi o?
- Padişah, altı ay yazın ne yaptın ki bu kışta-kıyamette de çalışıyorsun, dedi. Ben de kışın altı ayında da çalışmazsa otuz iki dişimize yetiremiyoruz, diye cevap verdim.
- Peki geceleri kalkmadın mı, ne manaya geliyordu?
Yaşlı adam mevzuyu yine değiştirdi:
- Allah Allah
insan yaşlandıkça her şeyi de nasıl unutmaya başlıyor.
Vezir tekrar atıldı:
- Zeki adamsın vesselam! Şu keseyi de al, ama biraz çabuk ol!
- Hay Allah, bak birden hatırlayıverdim şimdi
padişah, geceleri kalkmadın mı derken, çoluk-çocuğun yok mu diye sordu. Ben de var ama hepsi kız oldu, kocaya gittiler, dedim.
Öğreneceklerini öğrenen Vezir, ihtiyarın zekasını bir kez daha hayran oldu. Rahat bir nefes alıp, tam sarayın yolunu tutacağı sırada birden aklına geldi:
- Bir de kaz meselesi vardı baba. O neyin nesiydi?
İhtiyar derici bir taraftan toparlanırken gülerek cevap verdi:
- Var git devletlum, onu da sen düşün artık
?