#264479 10-10-2007 18:03 GMT-1 saat
Kizkulesinin Tarihcesi
Kızkulesinin önünde bulunduğu sahilde eskiden Atinalı General Kharis` in karısı Damalis gömülüydü.Damalis`in mezarı üzerinde bir öküz heykeli ile süslenmiş bir kitabe bulunuyordu. bu mezar munasaebtile burası Damalis burnu diye anılırdı.
Denizin üstündeki kayaya ilk kuleyi İmparator Manuel Komnenos inşa ettirmiş ve Boğazı kapıyan zincirin bir ucunu bu kuleye bağlatmıştı. Bazı müellifleri bu kulenin yüz adım uzunluğunda biryeraltı yolu ile sahile bağlı bulunduğunu, bu yolda mevcut bir tatlı su mecrasile kuledeki sarnıcındoldurulduğunu yazmaktadır. Ayrıca kule ile kara arasında dalgakıran vazifesini gören bir de duvar bulunuyordu. Duvar sonraları yıkılmıştır. İnciciyan 19. yy başlarında ve denizin durgun saatlerinde duvarın bakiyelerinin su altında görüldüğünü yazmaktadır.
Kızkulesinde bir kral kızı ile Battal Gaziye ait bir hikayesi de vardır; Battal Gazi, Kızkulesi önündeki kıyı üstünde karargâhını kurmuş ve yedi sene orda kalıp bağlar, bahçeler yetiştirmişti. Evliya Çelebi o bağlara Battal Bağları, Al Bahadır Bağları, Gazi Köyü Bağları dendiğini yazıyor. Battal Gaziyedi senede Üsküdar` ı , Kadıköy`ü imar edip sonra Şam taraflarına gitmişti. Bunun üzerine Evliya Çelebi` ye göre Kanatorsa isimli kral Kadıköy` de metin bir kale yaptırmış, Üsküdar`ın kara tarafına ve Çamlıca`ya kadar bir hendek açtırmış, muhtelif yerlere karakolhaneler inişa ettirip buraların muhafazası için kırk bin asker koymuştu. Bu tedbirlerden sonra Battal Gazi`nin korkusuile, deniz üstündeki kayaya büyük bir kale yaptırıp, Üsküdar tekfurunun kızını bir çok kıymetli eşya ile beraber bu kaleye yerleştirmişti.
Battal Gazi Şam fethini bitirmiş, Üsküdar`ın tahkim olduğunu duymuş ve maiyetine yediyüz serdengeçti gazi alıp Üsküdar` ı basmış ve kayıla Kızkulesine geçerek, Kralın kızını, hazinesini ele geçirip karaya çıkarmış ve Üsküdar bahçesi yerinde iki rekât namaz kılıp, dua etmişti.
İstanbul` un fethinden sonra Kızkulesi yıktırılmış ve yerine ahşab bir kule inşa olunmuştu. Evliya Çelebi Kızkulesinin 17. yy`daki vaziyetinden şöyle bahsetmektedir; Karadan bir ok menzili kadar mesafede, dört köşe yüksek ve musanna bir kale olup irtifaı 80 zira hacmi de 200 adımdır. Kulenin iki tarafa nazır bir demir kapısı, içinde muhafız olarak dizdarlar ile berabes yüz neferi, sahilde de kırk pare balyemez topları ve ayrıca mükemmel cephaneleği vardır.
Sonraları bu kulenin bir tarafında geceleri gemilere yol göstermek üzere bir kandil yakılmaya başlamış 1719 yılında bu kandilden çıkan bir şerare ile ahşab kule muşil âsa yanmıştı. İbrahim Paşa Karadeniz Boğazı ağzındaki kuleleri gibi Fenerbahçe` de de kâgir bir kule yaptırdığından yana Kızkulesi yerine de bir tarhı mergub üzere metin ve müstahkem bir kule inşa ettirmişti. Yeni kulenin camlarının çerçevesi mermer amudlar üzerine oturtulmuş ve üzerine de bir kubbe konulmuştu.
I. Mahmud zamanında Kızlar Ağası olan Beşir Ağa aşırı hareketleri yüzünden Kızkulesine hapsedilmiş, sonra da kafası vurulmuştu. Sarayda ve dışarda nüfus sahibi olan Beşir Ağa, padişahın iradesile ansızın saraydaki odasından alınmış ve Bostancıbaşı sandalı ile Kızkulesine götürülüp muhkem hapis olmuştu. Tersaneden hazırlanan bir çektiri ile Ağanın sürülmesine karar verilmiş, bir gece Kızkulesi önlerine gelen çektiri hava muhalefetinden dolayı kuleye yanaşamamış ve ikinci bir hattı humayun üzerine Beşir Ağa` nın Kızkulesinde kafası vurulmuş ve kesik başı Topkapı sarayının orta kapısı dışında ibret taşına konularak teşhir edilmişti (1165). Zamanın bir şairi bu idam için;
Erbabı zulmü kıldı izale
Düştü tarih def` i mezalim
tarihini düşürmüştü.
Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa` da 1755 yılında elli üç gün süren üçüncü sedaretinden azlinde III. Osman tarafından Kızkulesine hapsedilmiş ve burada idam edilecek iken Valide Sultanın şefaati ile bu cezası sürgün cezasına çevrilmişti. Sonradan Mısır, Kütahya valiliklerinde bulunmuş ve son vazifesinde eceli ölmüştür.
Kızkulesi önünde 1241 yılı baharında bir deniz kazası olmuş, Katanı Derya Hüsrev Paşa kumandasında Akdenize açıları donanmadan geri kalanlar da hazırlamak üzere Halic` den çıkmışlar, bu sırada Çakmak Ahmed Bey kumandasındaki Gülhurevan gemisini bahriye mesleğine mugayir bir hüner gayrımuteber işe Kızkulesine pek yakın bir rota işe geçirilmiş ve kule hizasında gemiyi sığa oturtmuştu. Ahmed kaptan Deryayı hlacete gark olmuiş, geminin hamulesi boşaltılmış ve tersaneden gelen yardımlarla, güçlükle kurtarılmıştı. Çakmak kaptan katle bedel sürgün cezasına uğratışmıştı.
1839 yılında Tahaffuzhane Nezareti kurulduğu vakit Kızkulesi bir müddet karantine yeri vazifesini görmüştü.