Kırık Link Bildir! #272821 11-11-2007 18:56 GMT-1 saat
Dönüp her açtığımda, o sayfaları ilk okuduğumda kapıldığım hisleri anmaktan büyük hoşnutluk duyduğum bir defterim var. Diğer defterlerimden farkı o sayfalara bıraktığım notlar günlük hareketlenmelerle esneyip daralabilen,
renklenip kararabilen zihnimden geçen sözlere ev sahipliği yapıyor olmaması. Ev sahipliği yaptığı şey koca koca yazarlarımızın ellerimiz arasında tutmanın bile onurunu yaşadıgımız eserlerinin içerisinden seçilmiş küçük küçük notlar...
İsterim ki belki defterlemediğiniz ama zihnimizin o yerlerinde hep var olan nispeten birer anı bile olabilecek Okuduğumuz romanların, İzledigimiz filmlerin en can alıp, can katan yerlerini bu sayfaların degerli okurlarına iletmek...
yine ben başlıyorum, anlayışınıza güvenerek
Ağaefendi bastonuna çöke çöke zeytinliğe girdi, zeytinliğin içinden tepeye çıktı. Denizin üstüne ışık çökmüştü. Deniz yer yer çizgi çizgi, yer yer halka halkaydı. Çizgilerin arası sonsuza uçan bir mavi, halkaların içi mordu. Turuncu bir çizgi de denizin üstünde kayıyor, karşı dağın dibinde bitiyordu. Ağaefndi, hiç böyle durgun, çizgi çizgi olmuş bir deniz görmedim, diye düşündü. Nişancı, deniz o kadar durgun, o kadar durgundur ki kimi günler, karıncalar su içer, diyordu. Herhal bugunkü deniz için söylüyordu. Doğrusu, deniz kıpırtısızdı. Deniz, küçücük bir kıpırdasa su içen karıncaları alır götürürdü.
Karıncanın Su İçtiği