> 1 <
Kırık Link Bildir! #279345 04-01-2008 08:20 GMT-1 saat
Genel anlamıyla mutlu olmaktan kaynaklanan ve dışarıya vurulan sevinç ifadesi olarak tanımlanan neşe, her insanın yaşamayı arzu ettiği bir duygudur. Ancak iman etmeyenler ile müminlerin neşesi birbirinden farklıdır. İman etmeyenlerin neşesi çoğunlukla geçici ve dünyaya yönelik yapmacık bir neşedir. Samimi Müslümanların coşkusu ve neşesi ise süreklidir. Peki aradaki bu önemli farkın nedenleri nelerdir?
İman Etmeyenlerin Neşesi Neden Kısa Süreli ve Yapmacıktır?
Neşenin Gelip Geçici Heveslere Dayalı Olması
İman etmeyenlerin neşesinde dikkat çeken önemli noktalardan biri, yaşadıkları coşkunun tümüyle gelip geçici heveslere dayalı olmasıdır. Herhangi bir şeyi elde etme istekleri sonucunda ortaya çıkan hırsları, bu şeyi elde etmeleri ile büyük bir heyecan ve sözde bir neşeye dönüşür. Ancak çok kısa bir süre sonra elde ettiklerine karşı ilgilerini kaybederler. Dolayısıyla kısa bir süre sonra sahip oldukları neşe de kaybolur. Örneğin son model bir araba almayı isteyen bir kişinin bu arabayı elde ettiğinde bir süre için çok neşelenmesi fakat kısa bir süre sonra arabadan sıkılıp, artık o arabaya sahip olmaktan dolayı bir neşe duymaması, iman etmeyen kişilerin gelip geçici neşelerine verilebilecek örneklerden biridir.
Yanlış Neşe Anlayışları
İman etmeyenler monotonluk ve can sıkıntısı içinde geçen hayatlarına neşe katabilmenin tek yolunun eğlenmek olduğunu sanırlar. Eğlenmek elbette ki neşeye vesile olan bir durumdur. Ancak iman etmeyenlerin eğlence anlayışları gece yaşamı, partiler, samimi olmayan sohbetler, yapmacık kahkahalar ve tatiller ile sınırlıdır. Kuşkusuz bir insanın sevdiği kişilerle birlikte vakit geçirmesi, tatil yapması son derece normal ve din ahlakına uygun bir davranıştır. Ancak burada yanlış olan tatil yapan kişinin tatilde geçirdiği günler boyunca ya da arkadaşlarıyla birlikte olan bir kişinin bu süre zarfında Yüce Allah'a olan sorumluluklarını unutarak hareket etmesidir. Bu gibi yanlış eğlence anlayışları nedeniyle de hiçbir zaman neşeleri sürekli olmaz. Bulundukları ortamlarda oluşan ufak bir aksaklık bile tevekkülsüzlükleri nedeniyle neşelerinin bozulması için yeterlidir. Herhangi bir aksaklık olmasa bile partiler saatlerle, tatiller ise günlerle sınırlı olduğu için, bu kişiler tekrar eski monoton yaşamlarına döndüklerinde geçici olarak elde ettikleri bu neşeyi de kaybederler. Nitekim Allah iman etmeyenlerin ülke ülke gezmelerinin geçici olduğunu ve onların son kalış yerlerinin azap yüklü olduğunu şöyle haber verir:
İnkar edenlerin ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın. Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o! (Al-İ İmran Suresi, 196-197)
Neşelerinin Dünyadaki Kıstaslar ile Sınırlı Olması
İman etmeyenlerin hayatında onları neşelendireceklerini sandıkları pek çok konu vardır. Zengin olmak, evlenmek, makam-mevki kazanmak, çocuk sahibi olmak, üniversiteye gitmek bunlar arasında sayılabilir. Aslında tüm bunlar Yüce Allah'ın rızasını aramak için yapıldığında ve O'nun lütfuyla gerçekleştikleri unutulmadığında, Allah'ın rızasını kazanmaya vesile olduklarından dolayı büyük bir neşe kaynağı olur. Ancak kişinin kendi hırs ve isteklerini tatmin etmek amacını yerine getirmek için yapıldıklarında beraberinde gelen neşe de kısa süreli olur. Çünkü Allah'ın rızasını gözetmeden yapılan bir tavırdan alınacak neşe sadece dünya hayatı ile sınırlı ve geçici olur. Yüce Allah bir Kuran ayetinde dünyanın içinde barındırdığı her şey ile birlikte geçici olduğunu şöyle haber vermiştir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur (Hadid Suresi, 20)
Müminlerin Neşelerinin Kaynağı Nedir?
Yüce Allah'ın varlığı müminler için başlı başına bir neşe kaynağıdır. Rabbimiz'in büyüklüğü, O'nun her an her şeyi kuşatması, tüm olayların, tüm insanların yalnızca O'nun dilemesiyle ve kontrolüyle hayat bulması müminlere büyük bir huzur ve neşe verir. Çünkü bu bilgiye sahip olan müminler karşılarına çıkan her olayın yalnızca Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiğini, O'nun kaderde yarattığı her şeyin de mutlaka kendileri için en hayırlısı olacağını, kendilerine Allah'tan başka kimsenin bir zarar ya da fayda dokunduramayacağını, en zor anlarında daima Allah'ın tek dostları ve yardımcıları olduğunu bilirler. Bu yüzden de hiçbir olay müminleri üzmez, endişelendirmez.
Yüce Allah'a duydukları sevgi ve bağlılığın neticesi olarak da, hayatları boyunca O'nu hoşnut etmek için çaba harcarlar. Allah'ın hoşnutluğunu kazanma isteği onların en önemli çoşku ve neşe kaynağı olur. Allah'ın rızasını kazanabilme ve O'nun müminler için hazırladığı cennetine kavuşabilme arzusu, Allah'ın izniyle onlara bitmez tükenmez imani bir güç ve neşe kazandırır.
Müminler Nelere Neşelenirler?
Yüce Allah mümin kullarına Kendi Katından neşe, rahatlık ve huzur verir. Onların velisi ve dostu olduğu için hüznü ve kötülüğü onlardan giderir. Zorlukla ve sıkıntıyla karşılaşsalar bile onlara sabır ve güç verir, neşelerini eksiltmez.
İman Edenlerin Sayısının Artması Ve Kuran Ahlakının Yayılması İle Neşelenirler
İman edenler dinin getirdiği güzel ahlakı yaşadıkları ve bunun insanlara nasıl huzurlu ve konforlu bir hayat sunduğunu bildikleri için, aynı huzuru, güzelliği ve neşeyi diğer insanların da yaşamasını isterler. Daha da önemlisi cehennemin ne kadar kesin bir gerçek olduğunu bildikleri için, tüm insanların Allah'ın razı olacağı umulan bir hayat sürerek cehennemdeki sonsuz azaptan korunmalarını arzu ederler. Bu nedenle tek bir kişinin bile Kuran ahlakını yaşamaya başlaması tüm müminler için büyük bir sevinç ve neşe kaynağı olur.
İnkarcılara Karşı Galip Geldiklerinde Neşelenirler
Müminler, Allah'a, elçisine ve müminlere karşı mücadele veren münafıklara ve inkarcılara Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cehd et (çaba harca) ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!.. (Tevbe Suresi, 73) ayetinin hükmü gereği sert ve caydırıcı bir tutum sergilerler. Ancak bu fiziksel değil, fikri alanda yürütülen bir mücadeledir. Münafıkların ve inkarcıların müminlere karşı faaliyetlerini deşifre ederek engellemek, onların Allah'a, din ahlakına karşı tutumlarına net bir tavır koymak ve onlarla yakın dost olmamak gibi önlemlerle yürütülecek bu fikri mücadelede inkarcıların yılgınlaşarak din ahlakına karşı mücadele etmekten caymaları müminler için büyük bir neşe sebebidir.
İbadetleri Yerine Getirdikleri İçin Neşelenirler
Allah'ı razı edebilmek ve sevgisini kazanabilmek müminler için herşeyden önemlidir. Bu nedenle hayatları boyunca Allah'a daha da yakınlaşabilmenin yollarını ararlar. Çünkü Yüce Allah "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın..." (Maide Suresi, 35) ayetiyle müminlere bunu emretmiştir.
Kuran'da bildirilen ibadetleri yerine getirmek ise müminleri Yüce Allah'a yakınlaştıracak önemli bir yoldur. İbadetlerini hem fiili olarak hem de samimiyet ile yerine getirmenin Allah Katında asıl değer görecek olan amel olduğunu bilen müminler, bunun getirdiği iç huzurunu ve bu huzurun neşesini yaşarlar.
Cenneti Düşündüklerinde Neşelenirler
Müminlerin en fazla neşelendikleri konulardan biri de cenneti ve cennet nimetlerini düşünmektir. Çünkü Yüce Rabbimiz cennette, samimi iman sahibi kullarına, daha önce dünya hayatında eşine-benzerine rastlamadıkları bambaşka bir hayat sunacağını vaadetmiştir. Üstelik cennet, dünya hayatı gibi bir imtihan mekanı da değildir. ...Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir. Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir ağırlanma olarak. (Fussilet Suresi,31-32) ayetiyle müjdelendiği gibi bir mükafat yurdu olarak yaratılmıştır.
Cennette melekler tarafından selam sözleriyle karşılanıp orada en güzel şekilde ağırlanacaklarını umut etmek, nimetlerin benzersizliği ve dünyada insanlara imtihan gereği verilen bıkkınlık, sıkılma gibi hislerin alınarak sonsuza kadar, her andan büyük bir keyif duyarak yaşanacak olunması müminlere derin bir haz ve neşe verir. Ancak tüm bunlardan daha da neşe verici olanı onların hayatları boyunca büyük bir istekle arzuladıkları sonuca kavuşmaları yani, Rabbimiz'in rızasını kazanacak olmalarıdır.
Nitekim Kuran'da cennet nimetleri arasında en büyük nimetin "Allah'tan olan hoşnutluk" olduğu bildirilmiştir:
Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Sonuç
Yüce Allah'a ve ahirete kesin bilgiyle iman etmeyen insanlar, hiçbir zaman gerçek neşeyi yaşayamazlar. Onlar neşeyi ancak kendilerine menfaat umdukları işler karşısında, nefislerinin istek ve arzularını geçici olarak tatmin ettiklerinde hissederler. Ancak bu gelip geçici bir neşedir. Çünkü menfaat veya heves kaybı gibi bir durum bu neşenin yitirilmesi için yeterlidir.
Oysa müminler için Yüce Rabbimiz'in rızasını kazanmak ve din ahlakına hizmet etmek amacıyla yapılan her iş bir sevinç ve neşe kaynağıdır. Onların yaşadıkları bu neşe "iman neşesi"dir. İman neşesi, kalplerinde gerçek imanı yaşamayan kimselerin hiçbir şekilde taklit edemeyeceği, içten gelen, samimi bir neşedir. Çünkü bu, Yüce Allah'ın rızasını, rahmetini ve sonsuz cennet hayatını uman müminin kalbinin Allah'tan gelen bir sevinçle dolmasıdır. Müminlerin dünya hayatında yaşadıkları bu neşe dolu yaşam Rabbimiz'in izniyle cennette kesintisiz olarak artarak devam edecektir. Bir Kuran ayetinde iman edenleri cennette bekleyen mutlu hayat şöyle müjdelenmiştir:
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'. (Rum Suresi, 15)
Kaynak: İlmi Mercek
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
İman insanı insan eder belkide sultan eder...
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu