Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

işte size hayattan polat alemdar

> 1 <

crazy_31

grup tuttuğum takım
Yarbay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1126 ileti
Yer: miyim yemem
İş: siz güçsüz
Kayıt: 17-03-2006 14:34

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #39400 22-05-2006 15:34 GMT-1 saat    
Derin devletin sağ eli olan Mehmet Ali Ağcagillerden ülkemizde binden fazla yetiştirildi. Sol ellerin sayısıda bir o kadardır. Kurtlar Vadisi finalinde beraat ettirilen Polat gibi beraat ettirilenden biri de Abdullah Argun Çetindi. Gerçi daha ziyade Abdulhey'e benziyordu.

Polat gibi itiraf edip, aklanmayı, kahraman olmayı denedi. Aslında kendisini Yeşil'in eski elemanı olarak tanıtan, “Abdullah Kerimoğlu” ve ‘‘Acar’’ kod isminide kullanan Abdullah Argun Çetin’in, “Türkiye'yi sarsacak basın açıklamaları” 1996 yılında başlamıştı. 11 Kasım 1998’de Romanya-Bükreş'ten İstanbul’a geldikten sonra yakalandı; idamla yargılandı. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun, 1993'te uğradığı bombalı saldırı sonucu tasarlanarak öldürülmesine iştirak ettiği ve bu amaçla oluşturulan çeteye mensup olduğu" gerekçesiyle idamla yargılanan ve yaklaşık 1.5 yıl tutuklu kalan Abdullah Argun Çetin 4 Ağustos 2000’de tahliye edildi. Çetin,1998'de medya medya dolaşarak devlet için kurşun sıkan şerefli bir kahraman olduğunu ispatlamaya çalıştı. Uğradığı yerlerinden biride bizim Ankara bürosuydu. Koyu bir güneş gözlüğü takıyordu, konuştuklarımızı teybe kaydettirmedi.
Çetin, siyasi olarak önemli noktalara gelmiş sağcı bir babanın oğlu olduğunu, Ülkücülüğe sempati duyduğunu ancak üyelik şeklinde bir bağlantısı olmadığını, Ankara Koleji’nden mezun olduğunu, birkaç dil konuştuğunu, 12 Eylül döneminde yurtiçinde resmi kişiler tarafından eğitildiğini, Türk İntikam Tugayı (TİT) üyesi olduğunu, örgüt tarafından bomba uzmanı olarak eğitildiğini, çeşitli operasyonlarda başarısını ispatladıktan sonra 1985'de Fransa'nın Marsilya Adası'nda Lejyoner eğitimi almaya başladığını, 1988'de Lejyoner olarak İtalya'da NATO (Gladio) birliklerinde eğitime gönderildiğini, boynunda NATO birliklerinde kullanılan hurma dalı ve uzmanlık alanını (patlayıcı) gösteren şerit şeklindeki bröveyi künye gibi taşıdığını, İtalya'daki "psikolojik mukavemet" eğitimlerinde sinir sisteminin bozulduğunu, Milano ve Fransa Paris'e pratik yapmak için gönderildiğini, Abdullah Çatlı ile birçok operasyonda birlikte olduğunu, Fransa adına Çad, Somali ve Etopya'da lejyoner (paralı asker) olarak savaştığını, Amerikan Uyuşturucu ile Mücadele Teşkilatı DEA’ya hizmet ettiğini, Gürcistan'da Swerdnadze'ye, Ermenistan'da Dışişleri Bakanına (yanlışlıkla Turizm Bakanının arabası mayına çarparak havaya uçmuş) ve Azerbaycan'da Haydar Aliyev'e yönelik suikast teşebbüslerinde yer aldığını, Azerbaycan pasaportu taşıdığını fakat arandığı için Azerbaycan'a giremediğini, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu suikastlarına katıldığını, Mumcu'nun yaşamını yitirmesine neden olan bombanın yapımında görev aldığını, Sultanahmet Meydanı'ndan Bakü Metrosu'na kadar, dünyayı dehşet içinde bırakan birçok sabotaj ve bombalama eyleminlerinde bulunduğunu, Matild Manukyan'a karşı girişilen ve Manukyan’ın yaralanmasına, Özer Çiller'in İstanbul Bankası'nda Genel Müdürlük yaptığı dönemde, şoför-kurye olarak kullandığı Mehmet Urhan ve bir başka kişinin, hayatını kaybetmesine neden olan bombalı saldırıyı bizzat yaptığını belirtiyordu.

Anlattıklarına inanmak zordu. Bu nedenle tek kelime bile haber yazmadım. Zamanın bakanı Eyüp Aşık ile Eyüp Aşık’ın yakın adamı Ankara Emniyet Mürdürü Cevdet Saral Çetin'e inanmıştı. Bakan Aşık Abdullah Argun Çetin ile makamında birkaç kez görüşmüş ve tam aradıkları kişi olduğunu saptayarak onu Cevdet Saral’a göndermişti. Eyüp Aşık gibi Ankara Emniyet Mürdürü Cevdet Saral da Çetin’in verdiği ipuçlarından yola çıkarak 'Yeşil'in Romanya'da olduğuna öylesine inanmıştı ki, hemen Çetin’in cebine para koyarak onu Köstence’ye yolladı. Böylece Çetin kanalıyla 'Yeşil'e ulaşacak ve büyük bir operasyonla yakalayarak İstanbul Emniyet Müdürü olma rüyasını da gerçeğe dönüştürecekti. Rüya gerçekleşmeyince Türkiye'ye dönen Abdullah Argun Çetin, suikast teşebbüsü ve Uğur Mumcu'nun öldürülmesi olayına katıldığı gerekçesiyle hemen gözaltına alındı ve tutuklanarak cezaevine konuldu.

Çetin, Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş'e 1998'de verdiği ifadede, Uğur Mumcu'nun öldürülmesi olayına da katıldığını belirtmiş; "Olaydan iki - üç gün kadar önce iki arabayla, yanımda Atakan ve Tekin olduğu halde aynı sokağa gittik. Orada polis kulübesi vardı, yanında da elçilik vardı. Ancak ben orada Uğur Mumcu'nun olduğunu bilmiyordum. Sokaktan iki - üç sefer geçtik. Şahin marka araçta, Atakan, Tekin, ben ve aracı kullanan şoför vardı. Şoförü tanımıyorum. Tekin'i de güvenecek kadar tanımıyorum. Benim ilişkim Atakan'laydı. Atakan bir üsteğmendi ancak gerçek kimliği konusunda bilgim yok. Tekin denilen şahıs o mahallede bir ev kiralamıştı. Keşiften sonra Atakan ile Azerbeycan-Nahçıvan'a gittik Tekin adlı şahıs, bizimle gelmedi, Ankara'da kaldı. 24 Ocak 1993'te (olay günü) Azerbaycan'daki kampta idim" demişti.

Mahkeme soruşturma neticesinde Çetin'in Romanya'da bulunduğu sırada kullandığı ve kendisine Emniyet tarafından verildiğini belirttiği 0-542-262 11 01 nolu telefonun Romanya’da bulunan Yasin Akın isimli şahsa ait olduğunu, bu şahsında telefonu sivil polis Burhan'a verdiğini söylediğini tespit etti. Mahkeme aynı zamanda Çetin’in, 7-10 Kasım 1998 tarihlerinde Romanya Bükreş Majestik Oteli'nin telefonundan İstanbul ve ABD ile görüşmeler yaptığını belirledi.

Ankara 1 No'lu DGM, Uğur Mumcu'nun, 24 Ocak 1993'te uğradığı bombalı saldırı sonucu tasarlanarak katledilmesine katıldığı ve bu amaçla oluşturulan çetenin üyesi olduğu gerekçesiyle idam istemiyle yargılanan Abdullah Argun Çetin'i, "gözlem altında tutulması için" Adli Tıp'a sevketti.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı mahkemeye gönderdiği raporda, ''sanığın suç sırasında ve halen ceza ehliyetini etkileyecek herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunmadığı, ceza ehliyetinin tam olduğu'' belirtti.
Abdullah Argun Çetin’i önemsiyerek TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na davet eden kişi, CHP İçel Milletvekili Fikri Sağlar'dı. Sağlar, Abdullah Argun Çetin'in birçok karanlık olayı çözeceğine inanmıştı. Derin devletin bir elemanı nihayet ortaya çıkmış, kirli çamaşırları döküyordu. Onu özellikle Uğur Mumcu suikastını aydınlatacak kilit adam olarak görüyorlardı. Abdullah Argun Çetin ile ilgili bu açıklamadan sonra TBMM Susurluk Komisyonu’nda anlattıklarına dönelim. Sorulara verdiği yanıtlardan bir derleme yaptım. Şunları anlatmıştı:
1980-1983 döneminde, daha doğrusu, 1983'ün martından sonra Çatlı ile tanıştım Almanya'da. Ben, o sırada Almanya'da dil okulunda, Goethe Enstitüsü'nde okuyordum. Ben, paralı askerim. İşim, paralı askerlik; yani, lejyonerlik. Onun için, 1983'te Çatlı'yla tanıştığımı söylüyorum; çünkü, ben, askerden sonra, bizzat kendileri tarafından Fransız lejyonuna gönderilen elemanlardan biriyim; 15 kişilik kadrodan birisiyim... Çatlı'ya 1985'de Ankara'da kahvede buluştum. Bizim gibi gençlere ihtiyacı olduğunu söylediler. Abdullah Çatlı, beni 1985'de Fransa'da lejyoner eğitimine gönderdi, sonra 1988'de en son olarakta 1991'de Mükiyeliler kahvesinde Ankara'da gördüm.
1991'den 1993'e kadar ben Güneydoğuda görev yaptım. Güneydoğuda bize verilen, o zaman rahmetli Cem Ersever'in komutasındaki birliklere tam destek sağlamakla görevlendirildik dağlarda; yani, 15 kişilik gruplar halinde Güneydoğuda görev yapıyorduk. Yaklaşık 60 kişilik bir grubumuz vardı. 15 kişilik, dağda biz istihbarat çalışmaları yapıyorduk. 1991'de bize verilen Güneydoğudaki görev, Jitem'e bağlı istihbarat çalışmalarıydı; ama, direkt Jitem'le bağlantımız yoktu. Şu açıdan soruyorum ben bunu: Bize verilen emir, köylere gidip köy hakkında bilgi almaktı; yani, Kürtçe bilen, özellikle Kürt, milliyetçi dediğimiz, Türk, Kürt kökenli Türk milliyetçileri aramızda bulunan... Kürtçe biliyorlardı. Onların yardımıyla muhtardan PKK'lı olduğumuzu söyleyip yiyecek istiyorduk. Bize eğer yiyecek verirlerse, direkt en yakın özel time telsizle bildirerek o köyün aranmasını sağlıyorduk. Daha sonra bu olay, onların isteğine göre değişti. 1992'nin Mayıs ayına kadar orada görev yaptım. 1992'nin 12 Mayısında Azerbaycan'a gitmek üzere emir aldım. Abdullah Çatlı bizi gönderirken Muhittin Akyol diye bir şahıs vardı...
13 Mayısta halk ayaklanmasıyla beraber Nahçivan'dan Bakü'ye geçtik; tarih de tam 14 Mayıs 1992'dir. 1992'de, o tarihte korkulan, 1990'da olan Rus ayaklanmasında Muttalibov'un Rusya'dan destek isteyip, tekrar Rus askerlerinin Bakü'ye çıkacağı gibi bir inanç vardı. O tarihte, biz, onu engellemek için, bizzat President Apart denilen Başkanlık binası içinde bir terör tahkikat aldık. Şu anda, 1995'te, Omman karargâhı olan yer, bizim karargâhımız olarak bize verildi. Yaklaşık bu da 8 kilometrelik bir yerdir; yani, Bakü'ye 8 kilometrelik uzaklıkta olan bir karargâhtır Omman karargâhı; eskiden bizim karargâhımız olarak kullanılıyordu. Biz, 1993'ün, özellikle Ocak ayına kadar, bilhassa Ermenistan vesaire gibi yerlerde, cephede savaştık; ancak, ocak ayından sonra, 5'inden sonra, bizzat kampta, Gence bölgesinde istihdam edildik. Gence bölgesi Hanlar bölgesidir, Hanlar bölgesinin başkenti Gence olarak algılanır. Gence'deki kampta eğitmenlik görevi verildi; yani, benim uzmanlık alanım C-4'tür; plastik patlayıcı. Orada, bu konuda eğitim vermeye başladık. Bu, 1990 ocak ayının 5 ya da 6'sında başladı.
C-4 askeri bir patlayıcı maddesidir. C-4'ün uzmanlığı bombanın yapımında değildir; o fabrikasyon bir yapımdır. C-4'ün uzmanlığı fünyesinden kaynaklanan bir olaydır. C-4 elektrik ateşlemeli fünyeyle çalışır; yani, yere atmanız veya başka bir şey yapmanız patlatmaz. Son derece güvenlidir. Elinizde hamur gibi yoğurabildiğiniz için; yani, daha doğrusu macuna benzediği için, istediğiniz şekli de verebilirsiniz C-4'e ve ufak gramıyla büyük tepkilere sebep olan bir bombadır. Bu, C-4 uzmanlık isteyen konusu, kullanacağınız fünyenin yapılan olaya göre değişmesidir; yani, her tür fünyeyle ateşlenmez C-4; özellikle yaptığınız operasyonlarda, görevlerde C-4'ün fünye problemi olduğu halde; yani, eğer, fünyeyi doğru kullanmadığınız zaman iz kalır. Yani, C-4 hassas patlayıcı olduğu için, genelde çok hedeflerde kullanılmaz. Ordu malı bir patlayıcıdır C-4; piyasada bulunması zordur. Biz, Azerbaycan'da eğitimizde, Hors Greenmayer denen şahıstan temin ediliyordu bu patlayıcı ve diğer silahlar. Hors Greenmayer'in Azerbaycan'daki etkisi, o tarihte çok büyüktür: çünkü, Azerbaycan'da bulunan silahlar, bizim daha evvel kullandığımız silah tiplerine uymaz: çünkü, Azerbancan'da bulunan silahlar Sovyet yapısı silahlar olduğu için, bizim daha evvel NATO standardı silahlarla eğitim aldığımız için uyum zorluğumuz vardı. Greenmayer önemli bir isimdir orada, onun için... Çünkü. C-4'ürı' temini Azerbaycan'da bulunmayan bir markadır. Biz, eğitimi ayın 1 1'ine kadar, sadece fizikî hedefler üzerinde yapmaya çalıştık; yani, binalar, araçlar, vesaire; ama, 11 Ocaktan itibaren araç üzerine eğitim vermeye başladık; yani, bu aralar gelen şahısların Azerbancanlı olmasının yanında Türkiye'den gelen şahıslara da eğitim vermeye başladık.
Şahısların nitelikleri de değişti; yani, biz, o tarihte verdiğimiz şahısları... Yani, hepimiz dini bütün insanız; ama, mescidimiz yoktu karargâhta, mescit konuldu. Bu gelen elemanlar için... 11 Şubattan sonra gelen şahıs zaten belli, bizim bölümümüzde yatmamaya başladı: aylık barakalar temin edildi. Gence'de bulunduğumuz kamp, mahalle içinde bir kamptı. Eski bir Rus askeri üssüdür, mahalle içinde. Tabiî, Gence'de bir tane karargâh vardı; bunu araştırabilirsiniz. Gelen bilgiler doğrultusunda C-4'teki verilen şeyimiz, Türk yapımı araç üzerine eğitim vermeye başladı. Tabiî, bu şeylerin kampta eğitim verdiğimiz sonradan gelen şahısların eğitimi yaklaşık 23 Ocağa kadar devam etti... Sonra Türk şahıslar gelmeye başladı. O tarihten sonra zaten normalde kampta bulunan C-4'ler alındı; patlayıcı eğitimina son verildi 23 Ocaktan sonra. Daha çok o tarihte, 24 Ocakta olan olaydan sonra kampın o bölümü, eğitim bölümü kapatıldı. tekrar Ermenistan üzerinde yoğunlaştık.
24 Ocakta Uğur Mumcu olayı oldu. Bu şahısları da tanımladım. Bu şahıslar yaklaşık, tam tarihini bilmiyorum, bir veya iki hafta sonra, şeye saldırılan şahıslarla, aynı, Kamhi'yle yakalanan şahısların aynısıydı. Ben sadece Azerilere eğitim verdim. Bunlar önce bize getirildiği için, eğitim için, sadece o haki üniformalar içinde getirilirler. Yani ben size orada bize verilen, terör eğitiminde bir noktayı açıklamak istiyorum. Bu tür olaylarda her zaman ben Cefi Kamhi olayını yapmış olsaydım, Cefi Kamhi oradan sağ çıkmazdı. Çünkü, bu operasyonda kullanılan lav silahı, onu kullanan şahıslar bilir, çok emniyetli bir silahtır. Yani, roketatar çok sağlam bir roketatardır, Amerikan malı ve elektrik ateşlemeli olan bir roketatardır ve Emniyet pimi çok sağlamdır. Kapatıldığı zaman, boru şeklindedir, emniyet pimi kendi kendine kitlenir; ama, bir şey vardır, üstünde seri numarası vardır, NATO standardı silahı olduğu için seri numarasından hangi ülkeye satıldığı standart olarak bulunabilir.
Uğur Mumcu cinayetinde kullanılan fünye sadece bizim hazırladığmız fünyelerden biri olabilir. Çünkü şeyin bulunuş şekli, cesedin bulunuş şekli vesair gibi araştırmada bulunamayan kanıtlar, bulunsa bile bulunamayacak kanıtlar bu olayın eğitimini almış kişiler olduğunu gösterir. Çünkü, orada ayarlanan pim ve ateşleyici fünye maktulün araca giriş şeklinde patlama yani... Azerbaycan'a gitme şeklinde, adamın şeyini bilemem nerede eğitim aldığını ama, ben size bunu söylüyorum. Ben şey olarak söylemiyorum, anlattığım bilgilerde yardımcı olmaya çalışıyorum. Yani, içtenlikle söylüyorum kimsenin baskısı altında... Eğer birisi beni yönlendirmeye kalksa ben başka şeyler söylerim. Ben kendimi suçlu duruma düşürecek şeyler söylüyorum. Üzerine basa basa C 4'te kullanılan fünyenin bizim hazırladığımız fünyelerden biri olduğunu söylüyorum. Çünkü C 4 imalini yerleştiren bomba değildir, bakın herkesin yanılgıya düştüğü odur. C-4 hazırlamak problem değildir, hazırdır C 4...
1993'te Albay Hüseyinov'un başlattığı ayaklanmada, ayaklanmayı bastır emri verildi. Emrin de bize olay gece olduğu için kalabalığa ateş açtık fakat gelen kalabalık sivildi falan, sivil olduğunu bilmiyorduk... Orada 68 kişinin öldüğünü öğrendik, sivil şahısların ve daha sonra bu olayda Fereckuruyev, o zaman Azerbaycan Halk Cephesi Genel Sekreteriydi, Fereckuruyev'in emriyle... Orada bizim direkt irtibat kurduğumuz Nihat Çetinkaya idi, eski Ülkü Ocaklarında görevliydi kendisi. Bu isyandan sonra Türkiye'ye döndük, 1993'te ben yine Asil Nadir olayı için Kıbrıs'a gönderildim ben. Asil Nadir'in kaçırılışı biliyorsunuz Azeri kaynaklıdır. 1993'teki Asil Nadir olayında ben Kıbrıs'ta non grata persona oldum, istenmeyen kişi ilan edildim, bunu da araştırabilirsiniz.
Vallahi efendim ben Türkiye'ye Amerikalılar tarafından getirildim. Çünkü o sırada isyan başarıya ulaşmış, Aliyev, Hüseyinov ve Elçibey tarafından yönetilmeye başlanmıştı. Azerbaycan Halk Cephesi dağılmış biz ortada kalmıştık. British Petroliuma ait uçakla biz Nahcivan üzerinden Türkiye'ye girdik ve bu şeyler içinde o sırada Ankara'da bulunduğum sırada gittiğim kahve var, orada bir emir alışverişi yaparız. Yani, bana verilen emirler orada... Azerbaycan'da o bölgede çok yüklü kenevir tarlaları var, hâlâ da bakidir bu tarlalar. Çünkü o tarihte Abhazya, Gürcü sınırındaki savaş devam ediyordu o bölge Azerbaycan'ın sadece Ermenistan sınırının bulunduğu bölge dağlıktı, diğer yerler ovadır, Bakü'ye kadar ovalardan oluşur. Bizim o tarihteki görevlerimizden birisi kenevir tarlaların ın korunması ve birisi de güvenliği sağlamaktı. Azerbaycan'dan, Kıbrıs'a gitme emrini kimin verdiğini hâlâ bilmiyorum. Çünkü bana Kıbrıs'a gidip Asil Nadir'e vermem gereken bir zarf verdiler. Ben Kıbrıs'a ulaştım, 1993 eylül ayırıda, araştırıp bakabilirsiniz. Asil Nadir'in Magosa'daki bürosuna gittim... Paramızı Azerbaycan'da Fereckuruyev ve Nihat Çetinkaya aracılığıyla alıyorduk. Çetinkaya Elçibey'in dışülkeler danışmanıydı.
Güneydoğuda görevliyken, o zaman getiren sivil şahıslardan alıyorduk. Yani, kimse biz belli, 15 kişinin mesela ihtiyacı, devamlı gelen mühimmat ve yani yiyecek yardımıyla beraber gelirdi, kamyonla gelirdi. Devletten aldığımı asla söyleyemem, devletten aldığımı da kanıtlayamam, ben gelen getiren şahıslardan aldım. Kıbrısta istenmeyen adam ilan edilerek polis tarafından sınırdışı edildim.
İnanmamanız normal ama, kanıtlayabilirsiniz. 27 Eylül 1995'te Manukyan olayı vardı, İstanbul'da ve burada kullanılan da C 4'tür. Yani, bazı şeyleri yaptığım için biliyorum. Demin Bakan bey hasta olduğumu söyledi. Yani beni hasta olarak algılıyorsa benim şeye gerek yoktur. Yani ben size bunu kanıtlayabileceğimi söyledim. Ben bazı kişilerin bazı şeylerden dolayı kahraman bilmem ne onun derdinde değilim. Ben, bizim ikinci dereceye atılmamızdan gocunduğumdan buradayım. İşi yapan biziz, onlar pastayı yiyen onlardır, milyonları götüren onlardır...
Abdullah Çatlı, şimdi, Oral Çelik vesaire vesaire gibileri... Bize asla ve asla yardım edilmedi, biz hep kullanıldık. Bakın hep kullanıldık. Ben gösterdim, Bakan beye, benim vücudumda izleri hâlâ durur işkencelerin. Ben 1993'te Nokta'ya konuştuğumda işkence gördüm; ama, ben onlar için değerli olduğum için beni öldürmediler. İşkenceler hâlâ suratımda ve vücudumdadır, kafatasımın çatlaklarını röntgenden ispatlanabilir. Yani, buraya benim geliş amacım ne meşhur olmaktır ne birşeydir, hiçbir şey değildir. Benim buraya geliş amacım doğruların artık yeter, açıklanması gerekiyor. Siz hep büyükleri dinlediniz, hep başları dinlediniz; ama, bu işi yapan bizler gibi adamları, bize siz tetikçi diyorsunuz, biz onlardanız. Benim Azerbaycan devleti pasaportu keyfi vermemiştir. 17.5.1993'te beni Azerbaycan vatandaşı yapmıştır Elçibey'in imzasıyla ve pasaportum da bakidir, numarasına kadar vereyim. Pasaportuma 1993'de el koydular. Nokta dergisinde de yayınlanan haberde de var. Aliyev beni vur emriyle aradılar. O zamanki Abdullah Kerimov kimliğimle ben aranıyorum, Gence'deki katliama katılmaktan aranıyorum. 1995'teki Çehadov olayına katıldığımdan dolayı aranıyorum. Çehadov olayında bulunan birisinin bilebileceği şeyleri biliyorum, saatleri biliyorum. Yani bunu Azerbaycan kaynaklarında da vardır, Türk kaynaklarında da vardır. Bulabilirsiniz; ama, ben güvenilirlik hissetmediğim yerde ifade vermek zorunda değilim. Çünkü, ben buraya kendimi suçlayacak durumda geldim.
Operasyonların yüzde 80'i yurtdışı operasyonlardır. Ben size başka yerde duyulmayan şeyleri... Ben 1993'ün Nisan ayında hatırlarsanız Azerbaycan'da o şubattaki 24 Ocaktan sonra Ermenistan'a dönüldüğünü söyledim. Yani, Ermenistan'daki operasyonlara geçildiğini söyledim. Nisan 1993'te Erivan'da o zaman Turizm Bakanlığına bir saldırı oldu, o da C4'tür ama, hedef Turizm Bakanlığı değil, Dışişleri Bakanıydı. O tarihte görüşmelerden dolayı büyük ihtimalle yanılmıyorsam ve bunu da kanıtlayabilirsiniz. Bunu kimse bilmez, yapanlar bilir ve kullanılan bombanın cinsini de yapanlar bilir. Aynı şey Gürcistan'ta aynı şekilde aynı bombayla Şevardnadze yaralandı. Yani, bunlar yani tür yan saldırı dediğimiz saldırı türü vardır. Yoldan geçmekte olan aracın geçeceği istikametteki araca C4 yüklersiniz o geçtiği saatte de onu patlattığınız zaman bu patlayan araç diğer araca zarar verir ve içindeki şahıslar yok edilir.
Bizim aşamamızdaki kişiler yani maşa dediğiniz şahıslarız biz. Biz üstümüzdeki eli ancak tutanı biliriz. Ama, maşanın yönetildiği beyni asla bilmeyiz; ama, bakın 1996'da ben deşifre oldum. Ben Aydınlık Dergisi benimi için çete elemanı dedi deşifre oldum. Aydınlık'a görevli olarak gittiğim için orada olanlar, istihbaratları kuvvetli beni deşifre ettiler.Eylül, Ağustos ayından beri ben kaçak yaşıyorum. Aydınlık'ta o zaman ellerinde Yeşil'in fotoğrafı olduğu söylendiği için bizzat gönderildim ben. Tam olarak ağustos, eylül aylarında Aydınlık'a gitmeden önce bana bu emri Ankara'da tek o zaman emir aldım polisten. O zaman Başbakanlık Koruma Polisi yazan kimlikli çünkü bize yabancı şahıslar geldiğinde kimlik isteriz. Bana Abdullah Çatlı ismini vererek polis kimliğini gösterdi ve Başbakanlık Koruma Polisi yazıyordu. O şahsı da daha sonra teşhis ettim. Ağansoy'un öldürülmesi sırasında yaralanan polisierden biridir. Yani, bunlar benim isteyerek söylediğim şeyler. Hiç kimsenin beni göndermesine gerek yok ki, ben kendimi suçlu duruma düşürüyorum kendimi. Bunlar benim buraya geliş sebebimi açıklar, ben kendim, benim gibi olanların artık bu işleri aydınlatacaklarına inanıyorum, benim gibi olanların. Yani, ne Ağar aydınlatabilir, ne de bir şey... Çünkü kullanılan biziz. Onlar sadece emir verirler. Şu anda benim bildiğim kadarıyla Azerbaycan'da kalan hâlâ birkaç kişi var. Şu anda bir tanesi de Azerbaycan'da O zaman tüccar kimliğiyle şu anda hapiste, çünkü Çehadov olayını organize etmekle suçlanıyor.
Mumcu suikastında kullanılacak olanlara bu tür eğitim vermeden önce yer ve hedef belliyse yer tanımı yapmak gerekir, yani bir planı yaparken bulunduğunuz mevkinin yapılacak eylemin koordinesini yapmanız gerekir. Yani, giriş noktaları, çıkış noktaları, araçların durduğu yer, yani birden fazla araç, araların çıktığı yer, güvenlik tedbirleri vesaire gibi şeyler için önemli olan bu planı yapmaktır. Yani bu organizeyi yapabilmek için önce yeri görmeniz şarttır. Bu yeri görmeden sadece araç üzerinde çalışmanız yeterli değildir.
Bu amaçla o zaman Murat Atakan adlı bir şahısla birlikte geldim, Türkiye'den gelen bir şahıstı. Ben normalde bu tür hedefin ne olduğunu, ne olacağını bilmiyordum. Sadece yer tespitinde bulunmaya gittiğimiz söylendi ve bu tür işlerde söylenen işlerde asla isim verilmez. Yani şu şahıs bu şahıs diye bir şey yapılmaz. Ancak burası diye gösterildi bana, bulunduğunuz yerin çok güvensiz yer olduğunu söyledim ben şahıslara, çünkü üstte polis kulübesi, altta taksi durağı olan bir yerdi ve iyi bir istihbarat yapılması gerekliydi. Çünkü aracın benden istenen şey kullanılacak fünyenin zamanlama değil, iz bırakmaması gerektiği konusunda, kesin ve net emir vardı. İz bırakmamalı, yani fünye parçası bulunmamalıydı ve yapılan işte çevreye zarar vermeyecek şekilde sadece nokta hedef üzerinde yapılması gerektiğikonusunda emir vardı. Onun için bulunduğum mevkide yapılan incelemede bulunulan yerin çok güvensiz olduğunu söyledim, Çünkü üstte polis kulübesi altta taksi durağı mutlaka şahıslar aracın altında çalışırken görülme ihtimalleri çok yüksektir. Saat gece kaç olursa olsun, yani yerleştiğinde ne olursa olsun araçta çalışırken en az 3-5 dakikaya ihtiyaç vardı. O tür fünyenin yerleştirilmesi zor bir iştir, saniyelerce sürecek bir iş değildir. Çünkü orada kullanılan benden istenen civa türü bir fünyeydi. o fünyenini yerleştirilmesi nazik isteyen bir iştir ve istihbaratın çok sağlam olmasını gerektiğini söyledim. Bana söylenen şu, hedef konusunda istihbaratımız çok iyidir, gün gün takip edilmektedir, o şahıslar seni ilgilendirmez ne olduğu, sadece burada konulacak hedefin, bombanın sağlam ve fünye tarafındanyapılmasıdır. Ben bundan sonra zaten ayın 13'ünde geri döndüm, Azerbaycan'a. Bu konuda Türk markalı yani, çünkü çalıştığınız aracın aynı araç olması önemlidir, çünkü, her aracın altındaki sistem değişiktir, yani kartel dediğimiz sistem değişiktir. O aracın cinsine göre çalışmakta fayda vardır. Onun için o tür aracın temin edilmesini istedim ve o tür araç temin edildi. Yani, beni o konuda söyleyeceklerim bu kadar. Ben yapmadım, ben bunu içtenlikle söylüyorum ancak, fünye, hazırlanan fünyeyle yaptılar, yani. Vallahi, eylemi yapan şahıslar, eğitim verdiğimiz şahıslardandır mutlaka; çünkü, eğitim alan şahıslar aracın altına girecek şekilde eğitim yapıldı; yani, başkasına eğitim verme ihtimalleri çok düşük. O eğitimi, bizzat aracın üstünde çalışan şahısların yapmış olması lazım. Gence'de eğitimi verdim. Normalde 8 kişiydi; fakat, araç üzerinde eğitilmeyen, araç altında eğitim verdiğimiz 3 kişiydi efendim. Daha önce söylediğim gibi teşhis ettiğim şahıslardan biri de onlardı.
Azerbaycan'da kenevir tarlalarını korumak görevi verilmiştir bize. Ben, 1995'e kadar, bunun sadece ve sadece nakliye işi olduğunu zannediyordum; ancak, özellikle, daha evvel de söyledim bunu, Bakan Bey'e de söyledim; yani, orada, Güneydoğu'da yapılan işlerin büyük çoğunluğunun, yüzde 80'ninin Azerbaycan civarından gelen uyuşturucu olduğunu gördüm ben; çünkü, bu paranın... Bakın, tonlarca yani, nasıl anlatayım size, dönümlerce ekili kenevir var; yani, buradaki, Azerbaycan kaynaklarınız teyit edebilir bunu. O bölgede, yani Hanlar bölgesinde dönümlerce toprakta ekili kenevir var.
Abdullah Argun Çetin aynı tarihlerde DGM'de sorgulanıyordu ve bugüne kadar yaptığı tüm açıklamaları inkâr ediyordu. Sonra ne mi oldu? Devlet için kurşun sıkan şerefliler (!) arasına katıldı, berat etti, aramızda yaşıyor... Uyuşturucu, rant ve devlet hizmeti birarada yürümüş. Bunca operasyonlara, katledilen insanlara rağmen ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Tüm mesele devlet cinayet işleyebilir mi sorusuna vicdanen vereceğinizin cevaba bağlı. İşleyebilir derseniz; Ağcagilleri aklar, kahraman yaparsınız.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


crazy_31:
...neyleyim KIRMIZI deyince, BEYAZ demeyen yari..

SaGoPa__

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 812 ileti
Yer: im repim
İş: amuda kalkmak
Kayıt: 22-03-2006 06:15

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#42284 25-05-2006 00:01 GMT-1 saat    
benim bu adama kanım ısın madı o yüzden okumadım ama emegine salık saolasın

bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile)

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


whitewolf
Teşkilat-ı Mahsusa

grup tuttuğum takım
Binbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3678 ileti
Yer: cehennem
İş: Selçuk İnşaat
Kayıt: 08-05-2006 04:36

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#42339 25-05-2006 04:53 GMT-1 saat    
kardeş sağolasın ama bence polat alemdar abdullah çatlı kurtlar vadisini neden severim biliyormusun çünkü baktığın zaman gerçek hayattanda kesitler buluyorsun size iki kitap öneririm daha faydalı olacaktır bay pipo ve efendi alın mutlaka okuyun

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Dedem Saltuk Buğra Handan bu yana Türk-İslam ülküsü demişim ona O yüzden ülkücü denilmiş bana Geçen geçsin ben vazgeçmem davamdam

Biz Bu Vatanı Üç kuruşa Peşkeş Çekecek Bir Neslin Evlatları Değiliz Biz Odasında Kuranı Kerim Var Diye Saygısından Uyuyamayan Osman Gazilerin Mısır Seferinde Çölü Atına Binmeyipte Önümde Muhammed Mustafa (A.S.V.) Yürürken Ben Ata Nasıl Binerim Diyen Yavuz Selimlerin Hocasına Saygısından Önünde Ezilip Büzülen Fatihlerin İhanetle Suçalnıp Sürgün Edilen Fakat Yanında Bir Tek Hazine Malı Götürmeyen Ve Öldüğünde Cenazesine Borçlarından Haciz Konulan Sultan Vahdettinin Evlatlarıyız Yakışmaz Bize Vatan Giderken Bayrak İnerken Ezan Susarken Yaşamak Ey İnsan Titre Ve Kendine Gel!!!

Hedefimiz İLA-Yİ KELİMETULLAH

topraktan gelen gölgeme toprak çekilince
günler bu heyulayıda ergeç silecektir
rahmetle anılmak ebediyet budur ama
sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir


Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

Mehmedim,sevinin ,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir


Ey Tenperver Nefsim! Sen Kendini Ne Zannediyorsun Ki; Cennet Tabiki Ucuz Değil Cehennem Dahi Lüzumsuz Değil!

---bizki ustasıyız vatan sevmenin---
---yarın elbet elbet bizimdir gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir---
---türklük bedenimiz islamiyet ruhumuzdur ruhsuz beden cesettir---
---Şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada ( ses ) islamın sadası olacaktır---
---Allaha Vatana Bayrağa Kurana Ve Silaha yemin olsun Şehitlerim Gazilerim Ve Başbuğum emin olsun---
---İman hem nurdur hem kuvvettir.Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikatından kurtulabilir.(bediüzzaman said nursi) ---




bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) hackerim diyenler alın size kapak olsun



bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) hackerim diyenlere buda ikinci kapak olsun
> 1 <