araştırdım buldum benim gibi merak eden arkadaşlar için
bir iki gün çağladan haber yoktu.. cansuyla parka oturup müzik diniyorduk, abisiyle ve erkeke kardeşiyle tanıştım hatta.. babası polisti.. ve en kısa zamanda onunlada tanışacaktım..
2-3 gün sonra yine bir akşam üstü cansuyla parkta otururken çağla geldi parka.. üzerinde askılı siyah beyaz çizgili bir badi.. cansu'yla bizi o şekilde görünce bozuldu ve yan banka oturdu.. ben cansudan izin alıp çağlanın yanına gittim.. henüz çok samimi olmadığımız için bir şey diyemedi cansu..
çağla'nın yanına oturdum.. kaç gündür nerdesin diye sordum..
"demek yokluğumun farkına varabildin" dedi.. sitemkar bir şekilde, bir gözüylede cansu'yu işaret ederek..
ben onunla çıkmak üzere olduğumuzu söyledim..
"iyi sevindim" diyebildi.. ama benim gözüm çağla'daydı artık..
"sen hala beni ne gözle görüyorsun" dedim..
"arkadasca görmüyorum" dedi.. "ama cansu olduğu sürece başka gözlede göremem.."
mesaj alınmıştı..
hemen cansu'nun yanına gittim..cansu sinirliydi.. ne konustuğumuzu sordu.. "ben nasıl başlıcağımı bilemiyorum cansu" dedim..
"çağla'ya senden önce teklif etmiştim ve bugün bana evet dedi.. üzgünüm ama benim hoşlandığım kız o.."
çok üzüldü gözleri dolu dolu mutluluklar dileyip, evine doğru yürüdü..
cansu defteri o günden sonra bir daha açılmıyacaktı..
çünkü benden nefret edecek ve bir kaç gün sonrada en yakın arkadaşım hakan'la çıkacaktı..
tabi ben buna kızacağıma daha çok mutlu olacaktım..
cansu gittikten sonra ben hemen çağlanın yanına gittim..hafta sonu için saat 12'de karşıyaka'da, osman bey parkının tam karşısındaki otobüs durağında randevulaştık..
biraz ordan burdan bahsederken sen geldin parka.. yanımızdan hızla geçip yan banka oturdun.. ben çağla'ya neden selam vermedin, yoksa öğrendinmi diye düşünürken, cevap çağla'dan geldi..
"biz beyza ile küsüs.." "ben ismaille çıkarken beyzanın babası bizi parka sarmaş dolaş görünce "o kızla arkaslık etmeni istemiyorum" demiş.. bende kızdım ve küstük.." dedi..
biz bunları konusurken telefonum çaldı.. arayan sendin.. sürekli çaldırıp duruyordun.. çağladan izin alıp senin yanına geldim..
çok garip duygular içindeydim.. sana ne kadar kızsamda ne kadar bir başkasıylada çıkıyo olsamda hala seni seviyordum.. yanına gelirken kalbim sanki gögsümden dışarı fırlıcaktı..
ne istediğini sordum.. çağla'ile kavga ettiğini söyledin.. ve bana bir mektup yazmışsın onu verdin.. bizi izleyen çağla senden mektup aldığımı görünce hızla kalkıp evine gitti.. seninle baş başa kalmıştık parkta..
mektubu sen gittikten sonr okumamı söyledin.. içinde merak ettiğim herşey varmış..
on dakika bile durmadın ve evine gittin..
ben bankta oturup heyecanla mektubu açtım..
mektupta; enson görüşmemizde yanımızdan geçen adamdan bahsediyordun...babanmış.. bizi birlikte görünce sana çok kızmış..
telefonuna iki hafta el koymuşlar..
parka çıkmanı yasaklamışlar..
beni unutturmak için ellerinden ne gelirse yapmışlar..
ama keşke bana veda mesajı çekmek yerine bunları yazmış olsaydın.. ozaman belkide ben senden ümidi kesmek yerine seninle br olup ailenle ve bize karşı olan herşeyle mücadele ederdim.. en yakın arkadasına gönlümde meğil vermezdi belki..
evet ben intikam hesapları yaparken bu arada çağladan hoşlanmaya başlamıştım.. ve bir anda herşey değişmişti.. sendende nefret etmem için bir sebep kalmamıştı..
ama şimdi daha zor bir durumdaydım.. çağladanda hoşlanıyordum ve senide seviyordum.. hakan'ın baskısıyla bir süre bu şekilde devam etmeye karar verdim..
çağlayla ertesi gün karşıyaka'da buluştuk.. önce bir cafeye giittik.. iki kola söyledik.. ve oarada teklif ettim.. oda kabul etti.. sonra biraz sahilde yürümek istedim.. el ele sahilde bir müddet yürüdük.. sonra sahildeki banklardan birine oturduk.. gelecek için hiç bir planımız yoktu.. sadece anı yaşamaya kara verdik.. ve ilk adımı ben attım.. küçük masum bir öpüücük kondurdum dudağının kenarına.. o gözlerini kapadı.. bu sefer daha büyük bir öpücük... karşılık verdi..
çağlayla ilişkimiz bu ilk çıktığımız gün gibi sahillerde parklarda bizim evde okuldan kaçtığı, eve dönmeden önce bize uğradığı her an delice sevişmekle geçti..
tabi bu sırada seninle sabahlara kadar mesajlar mektuplar.. sonunu bilmediğim bir yere doğru gidiyordu herşey.. kendimi bırakmıştım olayların akışına..
sana hiç dokunamıyordum.. çok fazla görüşemiyorduk.. sadece hafta sonu dersane çıkışına geliyordum alsancağa.. birlikte cafelere veya karşıyaka maçına gidiyorduk..oda topu topu haftada bir gün ve bir iki saat..
bir gün yine maç çıkışı alsancaktaki iskelede otururken yanımıza 6-7 tane göz tepeli geldi.. ve boynumdaki karşıyaka atkısını görünce almak istediler.. tabi ben vermedim.. baya bir bağrıştık.. tam kavga edecekken araya başka insanlar girdi.. ben atkımı vermemiştim ve sende ilkkez beni bu kadar sinirli görmüştün..
aylar ayları, yıllar yılları kovaladı..
bu geçen zaman içinde kaç kez beni çağla'yla yaklalamıştın..
her defasında beni çağlaya bırakmamak için sustun.. yuttun
sana yaptığım tüm haksızlıkları..
aşkın için..
bitmek tükenmek bilmeyen acılara attın kendini..
defalarca söz verdim onunla bir daha görüşmeyeceğime..
ve başımızdan geçen bir olaydan sonrada kesin kararlıydım..
hatırlıyormusun o olayı..
sana bugün parka çıkma dediğiğim günü..?
evet çıkmamıştın.. bende çağlayla buluşmuş sarmaş dolaş bankta otururken
karşı komsun bizi görmüş,
sana telefon açıp bildirmişti..
biz bankta öpüşürken sen öfkeyle yanımıza geldin..
ne diyeceğimi bilememiştim..
çünkü çağlayada seninle görüşmediğimi söylemiştim..
öfkeden deliye dönmüştün, karşıma geçip, "evet" dedin.. bir açıklama bekliyordun..
çağla bana bakıyordu..
bütün park bana bakıyordu..
"ne eveti" diyebildim..
bankın boş olan yerini işaret edip "otur " dedim..
"allah belanı versin" diyerek parkın bana en uzak olan
bölümündeki komşunun yanına doğru koştun ağlayarak..
çağla bana bakıyordu.. hiç birşey diyemedim..
oda ilkkez olayların farkına varmıştı sanırım..
ama onunla sadece anın tadını çıkarıyorduk..
zaten ankara'ya gidecekti.. üniversite sınavlarına hazırlanıyordu..
radyo televizyonculuk okumak istiyordu..
ben durumu kurtarmaya çalışırken, sen parkın öbür ucunda başını dizlerinin
arasına almış ağlıyordun..
ilkkez kendimi bir pislik gibi hissettim..
sen kendini yerlere atmış, tozun toprağın içinde çırpınıyordun..
sinir kırizi geçiiriyordun..
"neden" "neden" diye bağırıp duruyordun..
dayanamadım yanına geldim.. beni iterek defol git dedin..
gitmedim.. elinden tutup ayağa kaldırdım.. sımsıkı sarıldım sana..
sende bana sımsıkı sarıldın ve "neden bunu bana yaşatıyorsun" dedin..
hiç bir şey diyemedim..
sonra beni itip evine doğru ağlayarak koştun..
o olaydan sonra çok savaştım kendimle..
çağlaya ondan ayrılmak istediğimi söyledim defalarca.. ve kaç kezde senin için terkekttim..
ama hiç benden vazgeçmedi..
hep aradı..
bir defasında seninle bostanlı son duragında otobüs beklerken yine telefonum çalmıştı..
arıyan yine oydu..
sen çılğına döndün yine.. ve elinden çantanı ve öğrenci kimliklerini yere fırlatıp
ağlayarak sahile doğru koşmaya başladın..
denize atacaktın kendini o sogukta.. tam sahilin ucunda seni yakaladım..
yağmur yağıyordu.. ağlayarak isyan etmeye başladın..
sakinleştirmeye çalıştım..
beni iktiriyordun..
yumrukluyordun..
bagırıp ağlıyordun..
sırılsıklam olmuştuk..
herkez bizi izliyordu..
sana sarıldım..
ve sakinleştirdim..
benim onu aramağıdımı onun sürekli beni aradığını söyledim..
telefonumu istedin..
onun telefonunu sildin..
ve "birdaha görüşmücem" diye söz verdirdin..
ama birtürlü vazgeçemiyordum..
ne ondan ne senden..
hergün parktaki serserilerden ondan ayrılmam için tehtitler geliyordu..
kulak asmıyordum..
ama senide kaybediyordum..
ikinizin birden elimden kayıp gideceğini bilmiyordum..
2005 yılının temmuz ayıydı..
çağla tam istediği bölümü ankara radyo/televizyonculuk bölümünü kazanmıştı..
sevinçten çılgına döndü..
ben üzülsemde en azından seninle teselli buluyordum..
çünkü bana kendin söylemiştin izmirden başka bir yere tercih yapmıycam diye..
edebiyat öğretmeni olmak istiyordun..
sevginden bana olan balılığından o kadar emindim ki..
ona güvenerek hesapsız bağlandım sana..
ben artık uslu durunca
bir daha seni üzmeyince çok mutlu oluruz sandım..
artık çağlada yoktu çünkü..
zaten bu karmaşadan çok sıkılmıştım..
içinde açtığım yaradan, kırılılan bunca seyden sonra
bizim için hala bir umut vardır diye düşünüyordum..
yokmuş..
ogün seni yine bostanlıya çağırdım..
üniversiteyi kazanıp kazanmadığını henüz bilmiyordum.. ama önemlide degildi..
nasılsa izmirdeydin..
benimleydin..
kuyumcuya gittim..
iki söz yüzüğü aldım..
bir demette kırmızı gül alıp sahilde seni beklemeye başladım..
çok geçmeden sen göründün uzaktan..
içim heyecanla dolmutu..
banka oturduk..
sana seninle sözlenmek istediğimi söyledim..
bundan sonra çok değiştiğimi ve artık bir tek senin olacağını söyledim..
söylediklerime hiç bir tepki vermeden, "sana birsey söylemem gerekiyor" dedin..
"ben gidiyorum"..
nereye gidiyordun..
neden gidiyordun..
nasıl gidiyordun..
"ankarayı kazandım" dedin..
artık ankarada okuyacagım..
seni terkediyorum gülgüzeli.."
elimde yüzüklerle kalakalmıştım..
sanırım "gül güzeli" o gün tılsımını kaybetmişti..
bana hayatımın en büyük dersini vermiştin..
bu seninle son görüşmemiz oldu..
umarım beklediginize değmiştir arkadaslar.. gönderdiginiz repler icin hepinize cok tesekkür... ayrıca okuyan gözlerinize saglık
alıntıdır