Bir kıtlık yılında annemle hacca gitmiştim. Yanımızda Mısır'dan aldığım iki deve vardı. Haccı bitirip Medine'ye döndüğümüzde develer ölüverdi. Deve alacak veya kiralayacak paramız da yoktu. Şeyhimiz Safiyüddin el-Kaşşaşî'ye giderek halimizi anlattım. Biraz sustuktan sonra dedi ki:
- Şimdi Hz. Hamza'nın kabrine git; kabrinin yanında durarak kolayına geldiği kadarıyla biraz Kur'an okuduktan sonra başına gelenleri aynen ona haber ver!
Kuşluk vakti onun kabrine giderek Kur'an okudum ve başımdan geçenleri anlattım. Öğleden önce döndüm ve abdest alıp mescide girdim. Beni gören annem, bir adamın beni sorduğunu ve Harem'in gerisinde beni beklediğini söyledi. Hemen ona gittim. Ak sakallı ve heybetli bir adamla karşılaştım. Bana Merhaba ey Şeyh Ahmed! deyince ben de elini öptüm. Bana Mısır'a gitmemi söyledi. Benimle gel de sana bir adamla binek kiralayayım. dedi. Birlikte yürüyerek Medine'de Mısır hacılarının bulunduğu yerdeki bir çadıra girdik. Selam verince çadır sahibi hürmetle kalkıp onun elini öptü.
O çadır sahibine: Şeyh Ahmed ve annesini Mısır'a götürmeni istiyorum. dedikten sonra uygun görülen ücretin çoğunu kendisi verdi. Annemi ve eşyamı getirmemi söyledi. Onları alıp getirdim. Ücretin kalan kısmını da Mısır'a varınca ödememi şart koştu. Kabulden sonra Fatiha okudu ve adamın bana iyi davranmasını tembihledi. Sonra birlikte mescide geldik. Bana önden girmemi söyledi. Namaz sırasında onu gözetledimse de sonra gözden kaybettim. Döndüm tutulan adama onun kim olduğunu sordum:
- Onu tanımıyorum ve bugüne kadar da görmedim. Fakat yanıma gelince ona karşı ömrümde görmediğim bir saygı duydum, dedi.
Dönüp tekrar aramama rağmen onu göremedim. Durumu Şeyh Safiyüddin'e ilettim. Onun Hz. Hamza'nın cesede giren ruhaniyeti olduğunu söyledi. Ücretli adam ise bizi -Hz Hamza r.a. bereketiyle- görülmemiş bir sevgi ve ikram içinde Mısır'a götürdü.
Yusuf en-Nebhanî, Câmiu Kerâmâti'l-Evliyâ (Beyrut 1989), 1/133-34.