> 1 <
Kırık Link Bildir! #338989 10-08-2009 02:55 GMT-1 saat
Allah Resulü (sas), Nice namaz kılanlar vardır ki, nasipleri sadece yorgunluk ve zahmettir. buyurmaktadır. Namazın ifade ettiği mana, bilhassa onun iç ifadesi, insanın iç derinliğiyle yakından alakalıdır. Kuranda da namazın anlatıldığı her yerde, bu iç derinliğe dikkat çekilmektedir.
Mesela Mü'minûn Sûresi'nde, felah bulan insanlar anlatılırken; Namazlarında huşu duyan (Korku ile karışık sevgiden gelen edebli bir hâl) müminler kurtuluşa ermişlerdir. (Müminûn, 23/1-2) denilerek, namaz-huşû münasebeti nazara verilmektedir. Evet huşû gerçek manasını ancak namazda bulur. Öyleyse insan namazda, namazdan başka bir şey görmemeli, duymamalı ve düşünmemelidir.
Namazla insan, muhtaç olduğu ve elinin yetişemediği ihtiyaçların temini için, fiilî ve kavlî duaya geçmiş, Allahın yüceliği karşısında büyük bir kulluk şuuru içinde durmuş demektir.
Evet o, mü'minin en mühim meselesidir. Efendimiz (sas), bu meseleyi izah ederken; Namazı, veda namazı kılıyor gibi kılın. buyururlar. Veda namazı; Şu kıldığım namaz, son namaz olabilir, bir kere daha belki namaz kılmaya muvaffak olamam.. düşüncesiyle kılınan namazdır. Namaz, kalbin gıdası, ruhun da miracıdır. Bütün sıkıntılara karşı o, ruhu dinlendirir ve kalbi kanatlandırır. Efendimiz (sas), dünyevî işlerinden sıkılınca, Erihnâ ya Bilal! Bizi bir ferahlandırıver ey Bilal! diyerek ondan ezan okumasını isterdi. Namaz tembel ve uyuşuk insanın yapabileceği bir şey değildir. O, daima hüşyar bir gönlün, uyanık kalp ve duyguların, Rabbin karşısında eda edeceği bir vazifedir. Namazda -ara sıra olsa bile- devamlı dünyaya ait işlerin muhasebesini yapan bir insan için, sadece namazın yorgunluğu yanına kâr kalacaktır.
Rabbimiz, bizi bundan korusun. Kalbimizi, duygularımızı ona karşı daima hüşyâr ve huşû içinde kılsın! (Amin)
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu