Namazın, bu belli vakitlerde oluşunun hikmeti de şudur:
Biraz önce de geçtiği gibi, bunda, gündüzün başı, ortası ve sonu nazarı dikkate alınmış ve böylece de teşbih (namaz) gündüzün başında ve sonunda meşru kılınmış, geceleyin ise, gündüzün başının ve ortasının nazar-ı dikkate alınması gibi, başı ve ortası nazar-ı dikkate alınmıştır.
Çünkü öğle vakti, gündüzün yarısında (ortasında), yatsı vakti ise, gecenin yarısında (ortasındadir). Zira biz, nazar-ı dikkate alınan (esas kabul edilen) gecenin, insanın uyanık olduğu miktar olduğunu açıklamıştık. Bu miktar ise (ortalama) beş saattir. Böylece yatsının vakti, bu miktarın ortasında olmuş olur ki, bu da gecenin üçte biridir.
Ebu Hanlfe ise, vitir namazının vacib olduğunu kabul edince, ona göre uyku zamanı dört saat, gece uyanıklık zamanı ise sekiz saat olmuş olur.
Son yatsının (vitrin) en son vakti ise, nazar-ı dikkate alınacak bu gecenin ortası olsun diye, dördüncü veya beşinci saattir. Bu da tıpkı, öğlenin gündüzün ortasında olması gibidir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in gecenin gündüz gibi, uykusu da uyanıklık gibi olunca, o şöyle demiştir:
"Eğer ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, onlara misvak kullanmalarını ve (tıpkı dört saat gündüzün yarısı olduğu gibi, gecenin yarısı da dört saat olsun diye) "yatsıyı da gecenin yansına bırakmalarını emrederdim".
Bunun izahına gelince, bana görünen şudur: Gündüz, zaman olarak oniki saattir. Bu müddet içinde edâ edilen (farz) namazların toplamı ise on rek'attir.
Böylece mükellefin üzerinde, gecenin başında edâ edeceği iki rek'at ile, tıpkı gündüzün evvelinin teşbih (namaz) ite başlaması gibi, gecenin başlangıcının da teşbih ile olabilmesi İçin, gece namazlarından bir rek'at daha edâ emesi kalır.
Gündüzün tesbihatından olarak başlangıcda edâ edilen iki rekat olunca, gecenin başlangıcında da, gece tesbihatından olarak bir rek'at edâ edilmiş olur.
Çünkü gündüzün teşbihleri, gecenin teşbihlerinin katlanması gibi, uzundur (iki mislidir). Çünkü gündüz edâ edilenlerin toplamı on rek'at, gece edâ edilenler ise beş rek'attir.