> 1 <
Kırık Link Bildir! #339097 10-08-2009 21:17 GMT-1 saat
Bu ve buna benzer hakikatlere baktığımızda Allah Resûlü (asm) ve sahabenin namaza aşk ve şevkle koşmaları, ona dünyalardan daha çok önem vermelerindeki sırrı daha iyi anlıyoruz. Namazsız dünya karanlık, tatsız; namazsız hayat, hayat değildir.
Sahabenin dünyasında da namazın apayrı bir yeri vardı. Hz. Ömer (ra), yaralandığında baygın bir vaziyette yatmaktaydı.
"Namazdan başka bir şeyle uyandıramazsınız" demişlerdi. "Ey mü'minlerin emiri! Namaz vakti geldi" denildiğinde gözünü açmış, "Ha! Peki kalkayım" diye vücudundan kanlar aka aka namaza durmuştu.
Hz. Osman (ra), evi isyancılar tarafından kuşatıldığında bütün geceyi namazla ihya etmiş, kıldığı namazda Kur'ân'ı hatmetmişti.
İbni Abbas'ın yaşlılığında gözleri görmez olduğunda "Birkaç gün namazı terk edersen, seni tedâvi ederiz" dediklerinde, "Hayır" demişti. "Bırakamam. Çünkü ben Peygamberimizden (asm) "Namazı terk ettiği halde vefât edeni, Allah'ın, gazabıyla karşılayacağını" duydum" demişti.
Onların dünyasında namaz her zaman birinci sıradaydı. Onun yerini hiçbir şey alamazdı. Almamalıydı. Namaza, namazdaki huzuruna hiçbir şey engel olmamalıydı. Engel olduğunda namaz değil, o terk edilmeliydi. Birgün bahçesinde namaz kılan Ebû Talha bir serçenin bahçesine girdiğini görmüş. Zavallı kuş, sağa sola debelenip bir türlü çıkış yolu bulamamış, Ebû Talha da kuşu hayretle seyretmiş, ne var ki huzuru bozulmuş, kaçıncı rekâtta olduğunu unutmuştu. Kuşla ilgisini kesmişti, ama olan olmuştu. Hemen Resûlullah'a (asm) koştu, başından geçenleri anlattı. "Ey Allah'ın Resûlü (asm)," dedi. "Bu bahçe benim namazdaki huzurumu bozdu. Onu sadaka olarak veriyorum. İstediğin şekilde tasarruf edebilirsin" dedi. (Tergib, 1: 3.)
İşte onların dünyasında namaz buydu. Namaz, Allah ile kul arasında en güçlü manevî bir bağdı. Bu bağ, asla kopmamalıydı
(Şaban Döğen)
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu