> 1 <
Kırık Link Bildir! #340249 19-08-2009 05:17 GMT-1 saat
(Allah'ın Kanunu)
Allah'ın kanununda asla değişiklik bulamazsın. (Ahzab 62)
Allah Teâlâ varlık âlemi ile ilgili kanunlar belirlemiştir. Tüm mevcudat ezelden ebede bu kanunlar doğrultusunda hareket etmektedir.
Sünnetullah: Allahın sünneti, kanunu demektir. Allahın varlık âleminin düzeni için koymuş olduğu kurallardır. Bu kurallar bir taraftan tabiatta(tohumun dikilip sulandıktan sonra çimlenmesi gibi) değişmez prensipler olarak tecelli ederken, diğer taraftan da insanın tarihî süreç içerisinde benimsediği misyonla ilgili olarak geçerli kaideler olarak tecelli eder. Kuranda her iki hususu da ifade eden ayetler mevcuttur.
Tabiatta sünnetullahın tecellisi ile ilgili ayetlerden bazıları:
Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir. (Rahman 5)
Sonra duman halindeki göğe yöneldi, ona ve yerküreye; isteyerek veya istemeyerek gelin! dedi. İkisi de steyerek geldik dediler.
Böylece onları iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. (Fussilet 11-12)
Biz burada, tabiattaki sünnetullahın tecellisinden ziyade, ilâhî teklifin muhatabı insanın benimsediği role göre, sünnetullahın tecellisini anlamaya çalışacağız.
Kurana baktığımızda bu konuya çok geniş bir yelpazede dikkatlerin çekildiğini görüyoruz.
Kuran bu hususa, insanın tarih serüveni içerisinde, peygamberlerin tevhid mücadelelerini anlatan kıssalarla dikkatlerini çekmektedir. Fakat, ilâhî mesajı anlamaya yanaşmayanlar bu hususu alay konusu yapmışlardır.
Kuran bu hususu şu şekilde haber vermektedir:
Onlara Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, öncekilerin masalları derler. (Nahl 24)
Bu şekilde Rablerinden geleni küçümserler.
Halbuki insanın yaratılış sebebi olan denenme tarih alanında gerçekleşmektedir.
Tarih, insanın ufkunu genişletir. Önceki milletlerin durumlarını, yaşadıkları devirleri, topluma yön veren şahsiyetlerin hayatlarını tanıma imkanı verir.
İnsan ve toplum hayatında sünnetullahın nasıl gerçekleştiğine, medeniyetlerin nasıl kurulduğu ve yozlaşıp yok olduğuna tarih şahitlik etmektedir.
Kuranın, önceki milletlerin hallerini anlatmasının gayesi teferruatlı bir hikayecilikten öte insanın tarihte gerçekleşen olaylardan kısa ve öz anlatımla gerekli ders ve ibretleri almasıdır.
Kuranda bahsedilen tarihî olaylar, iman ve İslamın, küfür ve şirkin, fısk ve fücurun, insanları nasıl farklı yönlere götürdüğünün seyredildiği parlak bir aynadır. Bundan dolayıdır ki, insanları Allahın dinine davet etme sorumluluğunu taşıyan her müslümanın yeterli bir tarih kültürüyle birlikte tarih şuuruna da sahip olması lazımdır. Çünkü, tarih maziden âtiye atılan bir köprüdür. Bu köprünün tahrip edilmesi, köküyle irtibatı kesilen ağacın dalları gibi mazi ile âtiyi birbirinden koparır.
Kuranda ifadesini bulan sünnetullahtan bazı örnekler:
1. Akıl ve irade sahiplerine dayatma yoktur.
İnsana doğru yolu gösterdik, artık ister şükreder, ister nankörlük eder. (İnsan 3)
2. Önce sorumlulukları, konusunda bilgilendirir.
Hiçbir kasaba halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar olmadan yok etmedik. Biz zalim değiliz. (Şuara 208-209)
3. Mühlet verir.
Eğer Allah insanları zulüm yapmalarından ötürü hemen cezalandırsaydı, yer yüzünde bir canlı bırakmazdı. (Nahl 61)
4. Bir millet kendini bozmadıkça Allah da onları bozmaz.
Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirmez. (Rad 11)
5. Azabın görülmesinden sonraki iman kişiye fayda vermez.
Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. (Mümin 85)
6. Kişi kazdığı kuyuya kendisi düşer.
Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendisi düşer. (Fatır 43)
7. Nankörlük helak sebebidir.
Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice kasabaları yok ettik. (Kasas 5
8. Büyüklük taslamak helak sebebidir.
Karunu, Firavunu ve Hamanı da helak ettik. Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı (Ankebut 3
Yoldan saparak azanların azap görmeleri, inanıp iyi işler yapanların ise dünya ve ahiret hayatında yardım görmeleri sünnetullahtır.
Şüphesiz Peygamberimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem şahitlerin, şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. (Mümin 51)
Günümüzdeki bazı meselelerin kökleri tarihin çok derinliklerine uzanmaktadır. Bu meseleleri tam kavrayabilmek, geçirdikleri tarihî süreci de bilmeyi gerektirmektedir.
Asrımızdaki hıristiyanların İslama ve müslümanlara olan husûmetini tam olarak kavrayabilmek için, Haçlı Seferlerini; diğer taraftan yahudilerin İslama ve müslümanlara olan hınçlarını anlamak için de, Rasulullah ve sahabilerin, Kaynuka, Nadir, Kureyza yahudileri ile olan mücadelelerine uzanan süreci bilmek ve anlamak; bunun da ötesinde tarih boyunca devam eden Hak batıl mücadelesini kavramak lazımdır.
Nasıl ki, nehirlerin akıp gittiği bir yatağı varsa, tarihinde akıp gittiği bir yatağı vardır.
Uyanık çiftçinin, tarlasını su basmasın diye suyun yatağına müdahalesi gibi, emperyalist batı dünyası da tarihi öğrendiği için, tarihinden habersiz toplumları çok kolay sömürmenin, hatta yönetmenin yolunu bulmuşlar, tarihin seyrini dilediği gibi değiştirip yön vermeye çalışmaktadırlar.
Hıristiyan ve yahudi dünyasının, halkı müslüman ülkelerdeki tahakkümüne ve buralarda tezgahladıkları oyuna tarih penceresinden baktığımızda olayların arka planına vâkıf olmamız daha kolay olacak, hile ve desiselerinin önünü alma imkanı doğacaktır.
A.B.Dnin Irakta, Sünni, Şia kavgasını başlatıp körüklemesi, bu işi tezgahlayanların İslam tarihine vâkıf olduklarını, bu oyuna gelenlerin de bunan bî-haber olduğunu göstermektedir.
Tarih, aynı şartlar ve sebeplerin meydana getirdiği benzer olayların daha iyi anlaşılmasını sağlar. Tarih tekerrürden ibarettir deyimi bunu çok güzel ifade etmektedir. Mesela, müşriklerin tarih boyunca aynı tepkileri gösterdikleri değişik ayetlerde ifade buyrulur. İşte bir tanesi:
Evet, işte böyle! Onlardan önceki ümmetlere hiçbir peygamber gelmemiştir ki, ona sihirbaz veya deli dememiş olsunlar. Onlar bunu birbirine tavsiye mi etmişlerdi. Hayır onlar azgın bir kavimdi. (Zariyat 52-53)
Yani bu kavimler Allaha karşı büyüklenip azgınlık gösterme hususunda aynı olduklarından, yaptıkları işler de aynı neticeyi vermiştir.
Tarihteki yükseliş ve alçalışları, manevî ve ahlâkî sebeplere bağlamaya özen göstermeliyiz. Maddî ilerlemeler yükseliş kabul edilmemelidir. Tarihi dikkatli bir şekilde incelediğimizde görürüz ki, insanlık vahye bağlandığı müddetçe yükselmiş, büyük medeniyetler kurmuş, vahiyden uzaklaştığı zaman büyük alçalışlar yaşamış, insanlıktan da uzaklaşmıştır.
İbret alınsaydı yanlışlar tekerrür eder miydi?
Alıntı
NUREDDİN SOYAK
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu