Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Kurân'ın ilk âyetinin OKU diye başlamasındaki hikmet nedir

> 1 <

kdgd_yakup
Ses Etme Sükunet !

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1789 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 10-12-2006 11:40

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #340256 19-08-2009 05:41 GMT-1 saat    
Kurânın ilk âyetinin OKU diye başlamasındaki hikmet nedir?

İkra/Oku ilâhî emri, O en şerefli varlığın zâtında tecellî ile beşere emanet edilen sonsuz kemâlata muhatap ve mükellef olmak için bir vazife verme ve bir dâvettir.
Müşâhede edilecek, mânâ ve muhtevası anlaşılacak, anlaşıldıkça da, Hâlıkın nizam ve kudretinin büyüklüğüne ihtişâm ve güzelliğine vâkıf olunacak bu kâinat, Levh-i Mahfûzun bir tecellîsi ve yansımasıdır.

Allah, insan haricindeki canlı ve cansız her varlığı kalem olarak vazifeli kılmış, böylece de, her varlık kendisine tevdî edilen, kendisinde tecellî eden vakaları kaydetmiş ve kaydetmektedir.

Canlı ve cansız her varlık bir kitaptır. Bu itibarladır ki, Gör, müşâhede eyle!suretinde değil de Oku! şeklinde bir emir vâki olmuştur. Zira, kitap ancak okunur. Her biri birer kitap olan varlıklar ile dolu ve pırıl pırıl bu kâinat elbette ve muhakkak ki, ilâhî bir kütüphânedir. İnsandan gayri bütün varlıklar sadece yazmak ile mükellef tutuldukları hâlde, insan hem yazmak ve hele de mutlaka okumak vazifesi ile şereflendirilmiştir.

İlim, kâinatta tecellî edegelen nizam ve değişik şekilde tecellî eden şeylerin birbiriyle olan münasebetlerini idrakten ve bu idraklerin tasnîfi ve bir araya getirilmesinden ibarettir. Kâinattaki bu nizam, nizamdaki ehemmiyetli hassasiyet ve denge, katiyen rastlantılara verilemez. Binâenaleyh, böyle bir nizamın elbette bir kurucusu ve vazedicisi vardır; hem de, varlığı her şeyden daha ayân bir kurucu.

Her nizam, ortaya konmadan önce tasavvur edilir. Tıpkı, kâğıda dökülüp çizilmeden önce bir mimarî plânın, mimar dimağında tasavvur edilmiş olacağı gibi... Beşerin karışık ve yoğun yapısı ve düşüncesi, bu tasavvur ve var olmaya nasıl bir şekil verir, o bir tarafa; kâinat çapındaki bu nizam, Levh-i Mahfûz ise, mukayyet nizam da, Kurân-ı Kerimdir ve Levh-i Mahfûzun aynasıdır.

Buna göre insan okuyacaktır. Okudukça anlamaya çalışacak, zaman zaman yanlış anlayacak, hatalar yapacak; tecrübelere girişecek; hata-sevâp potasından geçirdiği ilim cevherini itimat ve güvenirliğe, emniyet ve sağlamlığa ulaştıracaktır. Bakmak başka, görmek başka; anlamak başka, anladığını kabullenip şuur ve gönlüne mâl etmek başka; bütün bunlardan sonra tatbik etmek başka ve tatbik ettiğini de gayra teslim ve tevdî etmek tamamen başkadır.




----------------------------------------------

1. Kurânda; körlük, sağırlık ve dilsizlik beraber zikredilir. Zira yaratılışla ilgili emirler gözle okunduğu gibi, tenzîlî emirlerin (Kuran) ilk mâkes bulacakları yer de kulaktır. Ve bu müşâhede ve duyuşa tercüman ise lisandır.

2. Kulağına çarpan ilâhî emirlerle uyanmamış bir gönül, şeriât-ı fıtriye ile abes olarak iştigalden kendini kurtaramayacaktır.

3. Oku, bir bütünleşmenin ve bütünleştirmenin; bir müşâhede ve değerlendirmenin; bir görme ve onun yanında sezmenin, sonra da bu iç irfana dili tercüman kılmanın ifadesidir ki, ilk emir olması, ne kadar mânidardır.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <