Türkiye dönüşü olmayan bir yola girdi.
Partilerde savaş yaşanıyor. Açılımı tartışalım derken savaş meydanına girmenin, cenk etmenin dönüşü olmayan yolundayız.
Meselenin aslına inmek için çabalar sarf-edile dursun ama bana göre kimseler realiteyle yüzleşmek istemiyor.
Korku kültürümüz bizi 'Kürt Meselesinin' etrafında dolaştırıyor sadece. Düşünün şöyle daha şundan birkaç yıl öncesine kadar 'Kürt Meselesi' diyenleri aforoz ediyor cennetimizden kovuyorduk.
Ahmet Kaya'da Türkiye gitmek zorunda kalmıştı.
Parsel parsel dağıtılan cennetin tapularının sahte olduğunu yeni anladık sanki.
Mesele bile demeye korktuğumuz bir konunun tam içerisine neşter vurmak istiyoruz.
Kolay olacak mı dersiniz?
Ortaçağ Avrupa'sının o baskın güçlerine inat nasıl reformlar oldu ise Türkiye'de de açılım doğru yapılması bir milat olacak aslında.
Statik güçlerin inatlarına karşı bir milat
Meselenin özüne inmeyen ve sadece muhalefet diyen CHP'nin açılıma bir katkı vermeyeceği artık kesin.
Kıyıdan köşeden yaptırttıkları araştırmaların seslerini biz duyuyor olsak ta asla hedefe varmayacak bir davranış içerisinde anamuhalefet.
CHP tutumunun faydasızlığını benim gibi bölge insanı da çoktan fark etmiş durumda.
Açılımın kapalısı 'Sosyal Demokratların tutucusu' CHP bu yaklaşımı ile şimdiden pes dedirtti.
Gelelim diğer muhalefet partilerine
MHP ise sadece ırkçı bir söylemle tamamen olaya farklı bir pencereden bakıyor olmanın karmaşıklığını yaşıyor.
Anketlerde yükselen 'oyunun!' aslına bakarsanız farkına bile varamadı. Etki-tepki meselesi içerisinde dönüp duruyor.
Devlet Bahçeli'nin güven veren siyaset adamı portresi sadece tepki gösteren, bağıran lider imajına yerini terk etti bile.
DTP üzerine çok konuşmak istemiyorum. Bana hiç güven vermediğinin altını ısrarla çizeyim.
Açılıma en çok onlar direnecek bugünden altını çiziyorum. Yanılmam beni sevindirir.
Kan ve kin üzerinden siyaset yapanların memlekete deva olacağına kimse inanmıyor bölgede.
Meseleye bölge halkının ne dediğine bakarak çözüm aramak en doğru yol.
Bölge halkının bölücülük istemeyen yaklaşımında temsili elinde tuttuğunu iddia eden onlar üzerinde baskıyı sürdüren DTP kanadı söz hakkının kendi olduğunu düşünse bile halkın açılıma yaklaşımı onlar gibi değil.
Büyükşehirlerde yaşayan Kürtler açılımın faydasından bahsediyorlar. Ayrılıkçı düşünenlerin olmadığını ama onlar için bir enstitütü kurulmasının da faydalı olacağına şimdiden inanmışlar bile.
Doğu ve Güneydoğu'da yaşayanların ise birinci önceliği açılımdan ziyade ekonomi.
Açılımın faydalı olacağının altını çizenlerin büyük bir çoğunluğu ise 'din faktörünün' ve 'cemaat faktörünün' gözetilmesinden yana bir tavır sergileyerek bölge halkının neler istediklerinin de işaretini bize veriyor.
Dindar Kürtler'i DTP temsil etmeyeceği gibi açılımlarına da katkı sağlamayacak gözüküyor.
En önemlisi de açılımı düzgün yapabilirse Ak Parti'nin ülke tarihine altın harfle yazılacağının öneminin de şimdiden herkes farkına vardı.
Başarılı olamazsa açılımda Ak Parti şimdiden sandıkta başına gelecekleri de göze almış durumda.
Daha da önemlisi 'Kürt Açılımı' Başbakan Erdoğan'ın İkinci Atatürk olarak önemli bir pozisyona gelmesine neden olacak.
Şimdi yarım asra yakın zamandır ülkenin enerjisini yokeden bu mesele kısa zamanda açılıma teslim olur mu?
Peki...Erdoğan ikinci Atatürk olabilir mi?
Ayhan Kıskaç /Haber7