> 1 <
Kırık Link Bildir! #60227 16-06-2006 18:40 GMT-1 saat
En son, ne zaman mektup yazdınız?
Veya tersinden soralım:
En son mektubu ne zaman aldınız?
Belki cevaplarımız farklı olabilir. Ama eminim hepsi aynı kapıya çıkar:
Aylar oldu…. Yıllar oldu…
Teknolojinin gelişmesi, hayatın modernleşmesi üzerine kaybolmaya yüz tutmuş geleneklerimizden biri mektup yazmak ve yollamak oldu. Son dönemin en önemli edebiyat dergilerinden sayılan aylık HECE dergisi , Mektup özel sayısı ile okuyucunun karşısına çıktı. Derginin bu sayısında, bir zamanların en önemli iletişim aracı olan Mektup olgusu, bütün boyutları ile ele alınmış.
En önemlisi Türk edebiyatında Mektubun yeri işlenmiş..
İlginç mektuplara örnekler de var: Necip Fazıl’dan Nazım Hikmet’e, Saidi Nursi ’den Charles Baudelaire ’ e, Mevlana ’dan Orhan Kemal’e, Dostoyevski ’den Malcolm X ‘e, Osmanlı Padişahlarından İbni Arabi ’ ye kısacası Doğu ve Batı’nın en önemli kişilerine ait mektuplardan örnekler var Hece ’de.
Peki Mektup yazmak kolay mı?
Daha doğrusu Mektup yazmanın 40 kuralı olduğunu kaçımız biliyor?
İşte Ömer Çakır’ın kaleminden Türk Mektup Geleneğinde Mektup yazmanın adap ve kuralları:
1- Mektuplarda, gönderenle gönderilenin konumu dikkate alınarak ona göre “tabirât ve elkâb” kullanılmalıdır.
2- Padişahlara ve beylere mektup yazarken söz çok uzatılmamalı, amaç kısaca ifade edilmeli. Mektup, duâ ve saygı sözcükleri ile bitirilmeli; aynı mektupta başkasına selâm edilmemelidir.
3- Resmî kişiliği olan “ulu hatunlara” mektup yazıldığı vakit uzun uzun övgü, saygı ve hitap sözcüklerinden kaçınmalı; sevgi ve ilgi sözleri yazılmamalıdır. Zîrâ bu durum ayıp olur. Ancak bir hanımın başka bir hanıma sevgi sözleri yazması uygundur.
4- Eşlerin birbirine veya çocukların büyüklerine yazdığı mektuplarda uzun uzun övgü ve saygı sözcüklerinden ziyade sevgi ve ilgi belirtilmelidir.
5- Dost ve arkadaşlara yazılan mektuplarda sevgi ve ilgi sözleri açık bir şekilde ifade edilmelidir. Bu tür mektuplarda sözün uzatılmasında bir sakınca yoktur. Bu tür mektuplara ebyat (beyitler) ve eş’ar (şiirlerle) katılması onu güzelleştirir.
6- Mektup, kime gönderilecekse mektuba önce onun adı daha sonra “selâm ve kelâm” yazılmalı. Başkalarına selâm yazılacaksa bu mektubun kenarına, uygun bir yere eklenmeli.
7- Mektup yazarken bir konu bitmeden araya başka bir konu karıştırılmamalıdır.
8- Şayet mektup rumuzlu yazılacaksa kimden geldiği rahatça anlaşılabilecek şekilde olmalıdır. Alan kişi mektubun kimden geldiğini başkasına sorma veya geri gönderme gereği duymamalı. Mektupta anlatılmak istenen açıkça ifade edilmelidir.
9- Mektupta tekrardan kaçınmalı, yazılan bir konu dönüp tekrar anlatılmamalı; ısmarlanacak işin gayet gerekli bir maslahatı olmalıdır.
10- Mektup üst makama yazılırken gönle hoş gelen tabirlerin kullanılması, yalvarma üslûbuyla ve üçüncü şahıs kipiyle yazılması gerekir.
11- Üst makamdan alt makama yazılırken ise bunun tam tersi bir üslûp tercih edilir, soru-cevap şeklinden uzak durulur ve çokluk kipi kullanılmaz.
12- Akrandan akrana yazılan mektuplarda ise konuma göre saygı ifadelerini içeren ve gönül okşayan kelimeler seçilmek suretiyle dostluğa riayet edilir. İltifatlı sözlerin kullanılması dostlar arasındaki muhabbeti artırır. Ancak bu sırada kullanılan sözcüklerde ifrat ve tefritten kaçınılması lazımdır. Zîrâ övgüde mübalağaya kaçmak yerine göre tariz etmek demektir.
13- Mektup yazılacak şahsın konumuna ve rütbesine binâen edebe riâyet edilmelidir. Bunun için eğer mektup gönderilenin rütbesi yüksek ise isminin yazılmaması, eşit ise yazılması tercih edilmeli.
14- Mektup gönderilen alt makamda ise istek ve duânın kabulü ricasının yazılmasına gerek yoktur
15- Mektup gönderilen kişi ile uzun zamandır ayrı kalınmamışsa “iştiyak” rüknü yazılmamalıdır
16- Mektubun muhatabı yüksek bir makam, yazan ona göre daha aşağı bir mevkide ise kelimeler “ihlaskârâne”; “makâm-ı talebde tabirât mütevâzıâne” olmalıdır.
17- Mektup, arzıhâl, tezkere her ne ise kağıdın üstüne önce Hû ismi yazılmalıdır. Bu mektubun besmelesidir. Allah’ın isimlerinden birini “hüve” lafzına bitiştirerek yazmak hem bir kaidedir hem de muhataptan beklenenin yerine gelmesine yardımcı olur. Meselâ, taleb-i atada “hüve’l-kerim”, istianede “hüve’l-mu‘in”, istigasede “hüve’l-mugis” gibi. Ayrıca meselâ, seferde ve gazada olanlara “hüve’l-fettah”, “hüve’l-mu‘în” gibi hasta olanlara “hüve’ş-şâfî”, “hüve’l-muâfî”, ihsan talebinde bulunanlara “hüve’l-muhsin”, “hüve’l-mutî” yazılır.
18- Mektubun sonuna “beduh” ismi yazılmalı veya rakamla (8642) şeklinde işaret edilmeli ya da Hazret-i Şeyh Ma‘rûf-ı Kerhî’nin ismi -kısaltma şeklinde- yazılmalıdır. Bu isimler yazıldığında mektubun gideceği yere daha sağlıklı ulaşacağına inanılmaktadır. Hatta inşâ kitaplarından birinde; bedûh isminin terkim edilmesi (8642 şeklinde rakamla yazılması) yahud “bihimmeti Hazret-i Şeyh Maruf-ı Kerhî aleyhi’r-rahmetü’l-hâdî” ismi bu vecihle tahririyle mektubun mahalline vasıl olacağı ifade edilmekte ve “mücerrebdir” denilmek suretiyle de bunun tecrübe ile sabit olduğu vurgulanmaktadır.
19- Mektuplar genel olarak “sîga-i gâib” ile yazılmalıdır. Ferman ve menşûrlardan başka yerde “emr-i hâzır” kullanılmamalıdır.
20- Mektuplarda birinci tekil şahıs yerine çoğul kipi kullanılmalıdır; fakat bu “âlâdan ednâya” yani yüksek mevkiden bulunandan aşağıdaki birine yazılan mektuplarda mutlaka uyulması gereken bir kural değildir.
21- Mektupta bir talep söz konusu ise cevabın olumlu olmasına gayret edilmelidir.
22- Mektubun yazıldığı kişi gönderene göre rütbe ve makamca yüksek ise bu tür mektupların sonuna “irsal” ve “tesyir” gibi tabir kullanılmaz. Bunların yerine “arz” ve “takdim” gibi tevazu ifade eden sözcükler yazılmalıdır.
23- Mektupların sonuna yazılan ifadeler oldukça muhtasar olmalı gereksiz uzatmalar yapılmamalıdır.
24- Gönderenin konumuna göre; mektubu gönderen eğer üst makamda ise “muhibb-i muhlis”, “muhlisiniz”, “muhibb-i müştak”, “muhibbiniz”, eğer müsavî ise “dâî-i muhlis”, “dâî-i devlet”, “dâî-i bâlâhalas” veya “dâî-i bî-iştibah”; şayet alt makamda ise “ekallü’l-abd”, “ahkaru’l-ibad”, “mine’n-nahifi’z-zaif”, “abdü’z-zaîf”, “abdü’l- fakir-i hakir”, “bende-i muhlis”, “dâîniz”, “kulunuz” gibi ibarelerden uygun olanlardan biri imzâ olarak veya imzânın üstüne yazılmalıdır.
25- Mektup tamamlandığı yere tarih konmalı ve imzâ edilmelidir. İmzâya nokta konulmamalı, ağa ve efendi lafzını yazmamalı, ismi ve mahlâsı ve sanatı ve şöhreti her ne ise onu yazmak gerekir.
26- Mektubu gönderen ile gönderilen müsavî ise “nişan-ı mektub” yani imzâ mektubun bittiği yerin sağ tarafına, eğer alt makamda ise sol tarafına yazılır.
27- Mektup yazılan kimse yazanın akranından ise tarihin yanına mühür basmalı. Eğer kendinden âlâ kimse ise kağıdın altına temhir (mühürleme) etmeli ve zarf içine koyup göndermeli.
28- Mektubun tarihi yazılırken ayla ilgili uygun vasıf da yazılmalı. Meselâ, “fî muharremü’l-harem”, “fî safer-i bi’l-hayr ve’z-zafer”, “fî ramazanü’l-mübarek” gibi.
29- Aradan uzun bir zaman geçmemiş olması ve mekânın uzak olmaması durumunda mektuba tarih yazılmayabilir.
30- Eğer mektubu gönderen padişah ise imzâya “tuğra” adı verilir ve mektubun evveline yazılır.
31- Mektup güzel bir kağıda, karışık ve küçük olmayan, imlâsı doğru güzel bir yazı ile yazılmalıdır. Zîrâ, kötü yazıyı değme kişi okuyamaz. Ayrıca, sözler açık ve belirgin olmalı, işlenmedik ve bilinmeyen kelimeler kullanılmamalıdır. Aksi hâlde maksat anlatılamaz.
32- Mektup ve arzıhâl üst makamdakine gönderilmişse satırların yazımına kağıdın orta yerinden başlanmalı ve dahi çok söz yazmamalı. Hemen meram-ı maksud ne ise o yazılmalı; akrandan akrana veya üstten alt makamdakine gönderilmişse kağıdın üstünden başlanmalı.
33- Mektubun harfleri sık, satırları seyrek yazılmalı ki yazı “hub ve mergub ola”.
34- Alt makamdan üste yazılan kağıdın satırları sık, üstten alta yazılanın ise bunun aksi olmalıdır.
35- Mektuplar genelde tek kağıda ve kağıdın bir yüzüne yazılır. Gerekirse kağıdın altı, üstü ve yan tarafları derkenarlarla doldurulur. Böylece kağıttan azamî ölçüde yararlanılmış olur.
36- Kağıtların büyüklüğü her zaman aynı olmayıp mektubun uzunluğuna, kısalığına göre değişir.
37- Mektubun yazımı bittikten sonra unutulan, yanlış yazılan bir söz veya eksik varsa bunu gidermek için baştan sona okunup kontrol edilmeli; imlâda ve belâgatta bozukluk varsa düzeltilmelidir.
38- Daha sonra mektup kağıdı dört köşeli olmaması için alt kenarından bir parça kesilmelidir. Zîrâ, müneccimlere göre “dört köşeli olmak” iki yıldızın düşmanlığını üzerine çekmek demektir.
39- Mektup yazılıp tamam olduktan sonra üzerine bir miktar toprak saçıla. Zîrâ, toprak bereket demektir ve yazıya toprak saçmak meramın gerçekleşmesini süratlendirir.
40- Mektup yazan kağıdın ve kalemin hurdesini (kırıntılarını) ayak altına bırakmaktan sakınmalıdır.
alıntıdır
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
Mavi GÜL
Teğmen
446 ileti
Yer: izmirrrrrr
İş: öğrenciiizz aaabiiii
Kayıt: 31-05-2006 13:43
İş: öğrenciiizz aaabiiii
Kayıt: 31-05-2006 13:43
#61092 17-06-2006 16:24 GMT-1 saat
sağol ben zaten çoğunu biliyodum ama senin sayende diğerlerini de öğrenmiş oldum
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
#61117 17-06-2006 16:35 GMT-1 saat
way be.. bayağı da warmış ha
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu