> 1 <
adaletinreisi
Albay
2427 ileti
Yer: komuta merkezi
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09
Kırık Link Bildir! #85535 09-07-2006 16:27 GMT-1 saat
İş yerine acil bir telefon gelmiş.
Şefim "Hemen eve git!" dedi.
Eve varınca birde ne göreyim
Çocuklar evdeki sobanın içine şişleri sokup kızdırmışlar,
Nihat da oyun esnasında elindeki kızgın şişi Bahaddin'in gözüne batırmış.
Hemen hastaneye koştum.
Göz doktoru Cengiz Bey telaşla,
"biz buna bir şey yapamayız, Sen bunu derhal Diyarbakır'a götür, diğer gözünü kurtarsınlar!"
deyip gözünü bantladı.
Hemen bir araba ile Diyarbakır'a gittim.
Fakat çocuğun feryadı hiç durmuyordu.
Geç vakitte Diyarbakır'a ulaştık.
Doktorların mesaisi bittiği için bir otelde yatıp sabah tekrar hastaneye gitmeyi düşündüm.
Lakin hiçbir otel bizi kabul etmedi, çünkü çocuğun ağlaması hiç durmuyordu.
"Müşteriler rahatsız olur" deyip almadılar bizi!
Çocuğun ağlaması içimi parçalıyordu ama elden gelen bir şey yok!
Dr. Ahmet Beyin evine gitmekten başka çarem kalmadığını düşündüm.
Eve yaklaştığımızda yanımdakine:
"Sen burada çocukla kal, ben bi bakayım durum müsait mi?
Müsait değilse geri döneriz. Kimseyi rahatsız etmeyelim." dedim.
Gittim ve kapıya tıkladım.
Kapıyı Ahmet Bey açtı, usulca: "Buyur İdris! Hayırdır?" dedi.
Ben de ona "Diyarbakır'a gelmişken bi ziyaret edeyim seni, diye düşündüm." dedim.
Dr.Ahmet Bey bana: "Seyda (Muhammed Raşid k.s.a ) evimde misafir, istirahat ediyor." dedi.
Ben "Tamam, rahatsız etmeyeyim kendisini" deyip ayrılacakken,
Seyda Hz.leri sesimi duymuş olacak ki seslendi:
"Ahmet, o İdris'in sesi değil mi? Gelsin hele!" dedi.
Emin olun sessiz konuşuyorduk, nasıl duydu bilmiyorum!
Biz emir üzerine yukarı çıktık,
dedi "Hayırdır İdris bu saatte niye gelmişsin?"
Dedim "Kurban, çocuğu Diyarbakır'a sevk ettiler."
"Hayırdır ne olmuş?"
"Kurban, gözüne ağabeyi şiş batırmış." dedim.
Dedi " İdris hele çocuk nerededir? Getir de bakayım ben."
O anda içime bir ferahlık geldi. Dışarı çıkıp çocuğu kucağıma aldım, Seyda'ya getirdim.
"Ver bakayım!" diyerek, bağdaş kurarak oturduğu yerden çocuğu kucağına aldı.
Gözündeki bantı açtı.
Gülümseyerek "Bunda bir şey yok be İdris! Siz Siirtliler ne kadar korkaksınız!" dedi.
Döndü Ahmet Bey'e "Hele o göze sürülen merhemden var mı sende Ahmet?" dedi.
Gelen teramisin isimli merhemi çocuğun gözüne sürdü.
Çocuğun sesi birdenbire kesildi.
"Şöyle yatır!" dedi. Kanepeye yatırdım.
Seydamız "Bu akşam siz de burada kalın! Bak çocuk uyudu." dedi tebessümle.
Saatler geçiyor, çocuk mışıl mışıl uyuyordu.
Doğrusu çok merak ediyordum."Yoksa çocuk öldü de onun için mi sesi çıkmıyor?" diyordum.
Hatta bir ara nefesini bile dinledim, baktım uyuyor.
Herkes uyudu, ben uyuyamadım. Birkaç saat sonra çocuğu banyoya götürdüm.
Güya çocuğun çiş yapıp yapmadığına bakacaktım. Yavaşça uyandırdım.
Usulca "Bahaddin oğlum nasılsın?" dedim.
O da uykulu uykulu "İyiyim baba." dedi.
"Şimdi ben senin gözünü açacağım, ne görüyorsan söyle."
"Tamam baba." dedi.
Ben de bandajı kaldırdım, parmağımla iki yaptım. Baktı, "İki baba" dedi...
Derin bir "ohh" çektim.
Sabah olunca kahvaltı yaparken aklıma geldi.
Hastahaneye gitmezsem cezalı duruma düşecektim.
Durumu izah edince, 'gidebilirsin' emri ile hastahaneye gittim.
Evrakı doktora verince bir telaş bir koşuşturma başladı.
Çocuğu hemen benim elimden kaptılar, ben de hiç bir şey diyemedim o anda.
Derhal "Ameliyathaneyi hazırlayın!" diye emir verildi.
Çok geçmeden doktor tekrar görüldü.
Bana doğru hışımla geliyor, bir yandanda ağzına gelen bütün küfürleri sayıyordu.
"Bu doktora diplomayı verenin de, doktor diyeninde! .............
Bu çocuğun gözü benim gözümden daha sağlam yahu!
Utanmıyor musunuz, kaytarmak için ufacık çocuğu kullanıyorsunuz!" diye, bana bir güzel çıkıştı.
Bir teramisin de o yazdı.
Siirt'e döndükten kısa süre sonra Dr. Cengiz Bey'e gittim.
Giderken de tekrar badajı çocuğun gözüne taktım.
Doktor bey çocuğun gözündeki bantı açtı.
Kekelemeye başladı, bayılacak gibi oldu ve oradaki bir sandalyeye oturdu.
"Bu çocuk, o çocuk değil, ya da tıp dışında bir şey kullanmışsınız.
Allah rızası için söyle, vallahi bu doktor işi değil!" deyip yalvarmaya başladı.
Ben de içimden kıs kıs gülüyordum.
Baktım niyeti iyidir, ona bütün olayı anlattım. "Tamam şimdi oldu." dedi.
"Hacı, beni de o zata götürür müsün?" dedi. "Hay hay" dedim.
Baktım, önlüğünü filan çıkardı, yola düşecek. Dedim "Şimdi mi?"
"Evet" dedi, "Hadi gidelim."
Sabah olması için zor ikna ettim.
Sabah ezanı okundu. Namazımı yeni kılmıştım. Baktım kapı güm güm vuruluyor.
Gelmiş. İçimden "Neyse" dedim, "Hayırlısıyla çıkalım artık"
Hemen yola çıktık.
Doktor çok hoş bir sofi oldu.
Daha sonra, çok istediği halde bir türlü yapılmayan tayini de çıktı.
Çünkü dua almıştı.
Allah razı olsun saadatlardan ....
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
Devlet-i Ebed Müddet
#85674 09-07-2006 18:02 GMT-1 saat
bunada bir artı çünkü seyda hz lerini yazmışsınn genee sen yadıkça benden artı!!
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
#85706 09-07-2006 18:12 GMT-1 saat
DJ YASİN BİZİ BIRAKMA
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
Standartların dışında olmak değil, standart seviyeyi yükseltmektir amaç.
Diline sahip...
#85721 09-07-2006 18:23 GMT-1 saat
abi heryerede yazılmazki adabı var ama bizde çok sevioz Emrullah abiyi ama her yere yamıyozzz böle yapma Emrullah abi adına açılan yerletre ya
lütfennn
lütfennn
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
adaletinreisi
Albay
2427 ileti
Yer: komuta merkezi
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09
hikayelere devam
GAVSIMIZIN RAHATSIZLIĞI
Gavs hazretlerin rahatsızlandığını ve tedavi maksadı ile Diyarbakır'a
gittiğini öğrendim.
Bu haberi aldıktan sonra içime bir ateş düştü artık yerimde duramıyordum
ille onu görmem gerekiyordu yada onun yakınlarında olmak istiyordum.
Bu ateşle diyarbakıra vardığımda gavsımızın dr. ahmet beyin evinde kaldığını
öğrendim.
Yanlız eve kimseyi almadıklarını söylemişlerdi.
Korkarak eve vardığımda kapıyı çaldım içerden birisi "kimdir o" dedi.
"ben idris" dedim "siirtli idris"
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
içerden "senmisin idris" diyen sesi duyunca bildim'ki bu molla şeyhmustur
molla şeyhmusla biz eski arkadaştık.
Tanıdık birinin sesini duymak beni cok rahatlatmıstı
"Oooh artık eve rahatlıkla girebilirim" dedim içimden.
Dedim "şeyhmus aç kapıyı gavsımı ziyarete gelmişim"
Şeyhmus yavaşça kapıyı araladı
"idris içeri girmek, ziyaret etmek yasaktır" dedi.
Ben gülerek "şeyhmus benim oğlum benidemi içeri almayacaksın, banadamı
yasak" dedim
Oda "vallah idris yasaktır herkese hemde sanada" deyince çok sinirlendim,
"Ey vicdansız molla şeyhmus sen bilmiyormusun gavsla benim aramda kimse
yoktur,
sonra sen niye yasak diyorsun,
hele gavsımıza bi sor o kabul etmezse başımla beraber" dedim.
Ama molla şeymus da değişen hiç bir şey olmadı ve
"İdris kusura bakma gavsımız odasında yatıyor yanına gidip onu rahatsız
edemem" dedi.
Bende hem çok mahsun oldum, hemde molla şeyhmusa çok kızdım.
Çaresizlik içinde gidip kapının karşısındaki kaldırıma oturdum,
ellerimide başımın arasına alıp yüzüme kapanan kapıya bakıp beklemeye
başladım
Ben bu şekilde çaresizce kapıya bakarken epeyce sonra molla şeyhmus kapıyı
açtı bana eliyle "gel gel" yaptı.
Ben zannettim kalbi yumuşadı ve beni içeri alacak, o heyecanla koşarak
yanına vardım.
Dedim "buyur kurban".
Beni omzumdan sıkarak "İdris biraz benim yerimde dur ben gidip geleyim sakın
içeri kimseyi alma" dedi.
bende ona "sen hiç merak etme babam gelse içeri almam" dedim.
içeri girip, kapıyı üç kere (şak şak şak) kilitledim.
Doğruca merdivenlerden bir üst kata çıkarak Gavsın kaldığı odanın kapısına
gittim.
Kapıyı usulca araladım ve İçeriye baktım
Gavsımız üstü örtülü bitkin ve halsiz bir şekilde gözleri kapalı öylece
yatıyordu.
Öyle mahsun oldumki, kapısının önüne oturup ağlamaya başladım.
Biraz sonra kapı çalındı hemen koşarak kapıya indim
kim o diye Seslendim dışardaki "ben şeyhmus" dedi
Bende ona "ne istiyorsun" dedim
Dedi "kapıyı açsana ben geldim".
Bende ona gayet sert bir şekilde "yasaktır" "beni buraya koyan arkadaş sakın
içeri kimseyi alma diye tembih etti" dedim.
Ne kadar bana kızdıysada yalvardıysada onu içeri almayınca söylene söylene
evin önünden ayrılıp gitti.
O gidince bende kilidin üstüne birde sürgü çektim, tekrar yukarı çıktıp
kapının önüne oturdum.
Aradan biraz zaman geçmiştiki.
Birden aşağıdaki dış kapının açıldığını duydum.
merdivenlerden birileri gürültüyle çıkıyordu.
ben nasıl kapıyı açtılar acaba kim bunlar diye düşünürken iki kişi göründü
kapıya doğru gelen bu iki adamlar esmer tenli, sarıklı, cübbeli ve çok
heybetliydiler adeta nutkum tutulmuştu ne işiniz var burada bile diyemeden
Gavsın odasına giriverdiler,
bende telaşla arkalarından içeri girdim
Gavs onları bekliyormuş gibi yorganı üstünden ayaklarına doğru iterek biraz
doğruldu
bende telaşla gavsımın sırtına bir yastık koyarak doğrulmasına yardımcı
oldum.
O iki heybetli adam gavsımın ayak tarafında büyük bir edeple adapta
durdular.
Gavsımız onlara benim o zamana kadar hiç duymadığım bir dilde birşeyler
söyledi. ( hacı idris arapça, kürtçe,türkçe ve birazda farsça biliyordu.)
Benim anlamadığım dilden bir şeyler konuştular.
Tavırlardan anladığım kadarıyla onlar birşeyler soruyordu gavsımızda cevap
veriyordu
Sonra o iki kişi geldikleri hızla çıkıp gittiler.
Giderken bana da bir bakış fırlattılar ve yine bana bir selam bile vermeden
geldikleri gibi sert adımlarla çekip gittiler.
Ben hala o kilitli ve sürgülü kapıyı nasıl açtılar diye düşünürken
doktor ahmet bey eve geldi.
Ona olup bitenleri heyecanla anlattım sen bunların kim olduğunu gavsa sor
dedim
Oda bana ben soramam madem sen şahit oldun gel sen sor dedi
Doktor ahmet bey benim elime bir peçete verdi ortasınada ilaçları koydu,
kendide bir bardak su alıp hadi gel beraber içeri girelim dedi
Beraberce içeri girdik ben yine sorayımmı sormayımmı diye düşünürken
Ahmet bey; "kurban o gelenler kimdi acaba" ?
"İdris çok merak ediyor" Dedi.
Gavsımız; onlar abdal idi.
Hindistan tarafından geldiler.
Bir mesele hakkında soru sordular
Ben dayanamadım "kurban ne sordular" dedim.
Gavsımız tebessüm etti.
"O bizde kalsın" buyurduktan sonra
"Şahı haznenin himmeti büyüktür" dedi.
GAVSIMIZIN RAHATSIZLIĞI
Gavs hazretlerin rahatsızlandığını ve tedavi maksadı ile Diyarbakır'a
gittiğini öğrendim.
Bu haberi aldıktan sonra içime bir ateş düştü artık yerimde duramıyordum
ille onu görmem gerekiyordu yada onun yakınlarında olmak istiyordum.
Bu ateşle diyarbakıra vardığımda gavsımızın dr. ahmet beyin evinde kaldığını
öğrendim.
Yanlız eve kimseyi almadıklarını söylemişlerdi.
Korkarak eve vardığımda kapıyı çaldım içerden birisi "kimdir o" dedi.
"ben idris" dedim "siirtli idris"
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
içerden "senmisin idris" diyen sesi duyunca bildim'ki bu molla şeyhmustur
molla şeyhmusla biz eski arkadaştık.
Tanıdık birinin sesini duymak beni cok rahatlatmıstı
"Oooh artık eve rahatlıkla girebilirim" dedim içimden.
Dedim "şeyhmus aç kapıyı gavsımı ziyarete gelmişim"
Şeyhmus yavaşça kapıyı araladı
"idris içeri girmek, ziyaret etmek yasaktır" dedi.
Ben gülerek "şeyhmus benim oğlum benidemi içeri almayacaksın, banadamı
yasak" dedim
Oda "vallah idris yasaktır herkese hemde sanada" deyince çok sinirlendim,
"Ey vicdansız molla şeyhmus sen bilmiyormusun gavsla benim aramda kimse
yoktur,
sonra sen niye yasak diyorsun,
hele gavsımıza bi sor o kabul etmezse başımla beraber" dedim.
Ama molla şeymus da değişen hiç bir şey olmadı ve
"İdris kusura bakma gavsımız odasında yatıyor yanına gidip onu rahatsız
edemem" dedi.
Bende hem çok mahsun oldum, hemde molla şeyhmusa çok kızdım.
Çaresizlik içinde gidip kapının karşısındaki kaldırıma oturdum,
ellerimide başımın arasına alıp yüzüme kapanan kapıya bakıp beklemeye
başladım
Ben bu şekilde çaresizce kapıya bakarken epeyce sonra molla şeyhmus kapıyı
açtı bana eliyle "gel gel" yaptı.
Ben zannettim kalbi yumuşadı ve beni içeri alacak, o heyecanla koşarak
yanına vardım.
Dedim "buyur kurban".
Beni omzumdan sıkarak "İdris biraz benim yerimde dur ben gidip geleyim sakın
içeri kimseyi alma" dedi.
bende ona "sen hiç merak etme babam gelse içeri almam" dedim.
içeri girip, kapıyı üç kere (şak şak şak) kilitledim.
Doğruca merdivenlerden bir üst kata çıkarak Gavsın kaldığı odanın kapısına
gittim.
Kapıyı usulca araladım ve İçeriye baktım
Gavsımız üstü örtülü bitkin ve halsiz bir şekilde gözleri kapalı öylece
yatıyordu.
Öyle mahsun oldumki, kapısının önüne oturup ağlamaya başladım.
Biraz sonra kapı çalındı hemen koşarak kapıya indim
kim o diye Seslendim dışardaki "ben şeyhmus" dedi
Bende ona "ne istiyorsun" dedim
Dedi "kapıyı açsana ben geldim".
Bende ona gayet sert bir şekilde "yasaktır" "beni buraya koyan arkadaş sakın
içeri kimseyi alma diye tembih etti" dedim.
Ne kadar bana kızdıysada yalvardıysada onu içeri almayınca söylene söylene
evin önünden ayrılıp gitti.
O gidince bende kilidin üstüne birde sürgü çektim, tekrar yukarı çıktıp
kapının önüne oturdum.
Aradan biraz zaman geçmiştiki.
Birden aşağıdaki dış kapının açıldığını duydum.
merdivenlerden birileri gürültüyle çıkıyordu.
ben nasıl kapıyı açtılar acaba kim bunlar diye düşünürken iki kişi göründü
kapıya doğru gelen bu iki adamlar esmer tenli, sarıklı, cübbeli ve çok
heybetliydiler adeta nutkum tutulmuştu ne işiniz var burada bile diyemeden
Gavsın odasına giriverdiler,
bende telaşla arkalarından içeri girdim
Gavs onları bekliyormuş gibi yorganı üstünden ayaklarına doğru iterek biraz
doğruldu
bende telaşla gavsımın sırtına bir yastık koyarak doğrulmasına yardımcı
oldum.
O iki heybetli adam gavsımın ayak tarafında büyük bir edeple adapta
durdular.
Gavsımız onlara benim o zamana kadar hiç duymadığım bir dilde birşeyler
söyledi. ( hacı idris arapça, kürtçe,türkçe ve birazda farsça biliyordu.)
Benim anlamadığım dilden bir şeyler konuştular.
Tavırlardan anladığım kadarıyla onlar birşeyler soruyordu gavsımızda cevap
veriyordu
Sonra o iki kişi geldikleri hızla çıkıp gittiler.
Giderken bana da bir bakış fırlattılar ve yine bana bir selam bile vermeden
geldikleri gibi sert adımlarla çekip gittiler.
Ben hala o kilitli ve sürgülü kapıyı nasıl açtılar diye düşünürken
doktor ahmet bey eve geldi.
Ona olup bitenleri heyecanla anlattım sen bunların kim olduğunu gavsa sor
dedim
Oda bana ben soramam madem sen şahit oldun gel sen sor dedi
Doktor ahmet bey benim elime bir peçete verdi ortasınada ilaçları koydu,
kendide bir bardak su alıp hadi gel beraber içeri girelim dedi
Beraberce içeri girdik ben yine sorayımmı sormayımmı diye düşünürken
Ahmet bey; "kurban o gelenler kimdi acaba" ?
"İdris çok merak ediyor" Dedi.
Gavsımız; onlar abdal idi.
Hindistan tarafından geldiler.
Bir mesele hakkında soru sordular
Ben dayanamadım "kurban ne sordular" dedim.
Gavsımız tebessüm etti.
"O bizde kalsın" buyurduktan sonra
"Şahı haznenin himmeti büyüktür" dedi.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
Devlet-i Ebed Müddet