> 1 <
Kırık Link Bildir! #238057 18-07-2007 01:25 GMT-1 saat
Orada Ebu Hureyre Radıyallahü Anh'e ulaşan senedle Resulul-lah Ateyhisselâm'ın Rabbinden rivayetle şöyle söylediği bildiriliyor:
"Bir kul bir günah işledi,: "Ey Allah'ım günahımı bağışla" dedi. Allah Tebareke ve Teala: Kulum günah işledi, günahını bağışlayan ve ondan dolayı hesaba çeken bir Rabbinin olduğunu da bildi, diye buyurur. Sonra adam yine döndü bir günah daha işledi, bunun üzerine de: Ey Rabbim, günahımı bağışla, dedi. Allah Tebareke ve Teala: Kulum bir günah işledi, ve de günahı bağışlayan ve ondan dolayı hesaba çeken bir Rabbinin bulunduğunu bildi, diye buyurdu. Kul sonra yine döndü ve bir günah işledi bunun ardından da: Ey Rabbim, günahımı bağışla, dedi. Allah Tebareke ve Teala: Kulum bir günah işledi, aynı zamanda günahını bağışlayan ve günahtan dolayı hesaba çeken bir Rabbinin olduğunu da bildi, istediğini yap, seni bağışladım, diye buyurdu." 23°
Ravilerden Abdu'1-A'la der ki: "Dilediğini yap, diye üçüncüde mi? yoksa dördüncüde mi? dediğini tam hatırlayamıyorum."
=Hadisin Şerhi=
Ebu'l-Abbas, el-Mufhim'de diyor ki: Bu hadis istiğfarın faydasının büyüklüğüne, Allahü Teala'nın fazlının çokluğuna ve rahmetinin, lütfunun, ihsanının genişliğine delalet etmektedir. Ancak bu istiğfar, manası kalbde yer eden istiğfardır. Bu mana dilden dökülürken ısrar düğümünü çözme ve pişmanlığa vesile olma durumunda olmalıdır. Aşağıdaki hadis da buna delildir:
"Sizin hayırlılarınız günah işleyip de tevbe edeninizdir". Yani günah işlediğinde hemen tevbe edenlerdir.
Bu, diliyle "Allah'tan bağışlama diliyorum" deyip de kalben yine aynı günahta ısrarlı olmak değildir. Böyle bir istiğfar ayrı bir istiğfarı gerektirir.
Ibnu Ebu'd-Dunya, Ibnu Abbas Radıyallahü Anh'den merfu olarak şöyle bir hadis rivayet ediyor: "Günahından dolayı tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. Günahta ısrar edip de Allah'tan bağışlanma dileyen ise Rabbiyle alay etmiş gibidir". Ancak bildirildiğine göre "günahta ısrar ..." kısmı mevkuftur, yani merfu ve mevcut değildir.
îbnu Battal bu hadisin açıklamasında şöyle diyor: Günahta ısrar edenin durumu, Allah'ın iradesine kalmıştır. Dilerse azab eder, dilerse iyiliklerinin çokluğuna bakarak bağışlar, iyiliklerinin çokluğu ise kendine azab edecek veya kendini bağışlayacak Yaratıcı bir Rabbinin olduğuna inanmasıdır. Günahta ısrarla beraber Rabbinden bağışlanma dilemesi böyle bir inancının olduğuna delil teşkil eder
Yüce allah'ın: "Kim bir iyilikle gelirse ona on kat karşılık verilir" diye buyurması da buna delil teşkil eder. Tevhidden daha büyük bir İyilik ise, asla olamaz
Eğer denirse ki, kişinin Allah'tan bağışlanma dilemesi, Allah'a tevbe etmesi demektir, deriz ki: Allah'tan bağışlanma dilemek sadece bağış talebinden ibarettir. Bu günahına ısrar edenin de, günahından tevbe edenin de yapabileceği bir şeydir. Hadiste, Allah'tan bağışlanma dileyenin, günahına tevbe etmiş sayılacağına delalet etmemektedir. Çünkü tevbenin sınırı günahtan dönmek ve bir daha o günaha dönmemeye azmetmektir. Sadece bağışlanma dilemekten, bu mana çıkmaz.
es-Subkî, el-Halebiyyat adlı kitabında şöyle diyor: 'istiğfar dille veya kalble yahut her ikisi ile birlikte bağışlanma dilemektir. Birincisinde bir fayda vardır, çünkü böylesi susmaktan yani hiçbir şey istememekten hayırlıdır. Çünkü bağışlanma dileme iyi amelden sayılır, ikincisi çok daha faydalıdır. Üçüncüsü ise en faydalı olanıdır. Ancak tevbe olmadıkça bu ameller günahı temizlemezler. Çünkü günahında ısrar eden bir günahkar da bağışlanma diler ve bu, tevbenin kabul olduğuna delalet etmez.
Benim burada istiğfar manasının tevbe manası ihtiva etmeyeceğini söylemem ibarenin kullanılışı itibariyledir. Ancak insanların çoğuna göre "Allah'tan bağışlanma diliyorum" sözü aynı zamanda tevbe anlamına gelir. İbarenin bu manaya geldiğine inanan, şüphesiz o sözüyle tevbeyi kasdetmiş olur.'
Sonra söyle diyor:
Bazıları, Yüce Allah'ın: "Allah'tan bağışlanma dileyiniz sorna tevbe ediniz" buyurmasından dolayı tevbenin ancak istiğfar ile tamam olacağını bildirmişlerdir.
Meşhur olan rivayete göre ise bu, şart değildir. Bazıları, kişinin, kendisinden o günahın sadır olmasına pişmanlık duymasının tevbe için yeterli olacağını söylemişlerdir. Bu o günahtan arınmayı ve bir daha ona dönmemek üzere azmetmeyi gerektirir. Bu ikisi pişmanlık sonrası ortaya çıkar. Esas itibariyle günahtan arınma ve bir daha dönmemeye azmetme, pişmanlık ile birlikte tevbenin gerçekleşmesi için aranan temel şartlardan değildir'.
Hadis-i şerifte de: "Pişmanlık tevbedir" diye buyuruluyor. Bu hadisi Ibnu Mace îbnu Mes'ud'dan hasen olarak rivayet etmiştir. Hakim en-Neysaburî de sahih olduğunu bildirmiştir.
Aynı hadisi Ibnu Hibban da enes ibnu Malik'ten rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir. (Bütün bu açıklamalar Kastallanî şerhinden alınmıştır.) En doğrusunu bilen Allah'tır. (Kastallanî, C.10,s.435)
en-Nevevî Rahmetullahi Aleyh'de Müslim Şerhinde şöyle diyor:
İlim adamları, bütün günahlar için, günahın hemen ardından tevbe etmenin vacib olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu va-ciblik ise Ehli Sünnet'e göre şer'î, Mutezileye göre aklîdir. Ancak Ehli Sünnet'e göre tevbenin bütün şartları mevcut da olsa; aklen bunu kabul etmek Allah'ın üzerine vacib değildir. Ama Allahü Teala kendi ihsan ve fazlından kabul eder. Biz de şeriatta bildirildiğine ve âlimlerin icmaına göre Allah'ın tevbeyi kabul edeceğini biliriz.
Kişi şartları yerinde olan sahih bir tevbe ile tevbe eder de sonra yine günaha dönerse kendisine ayrı bir günah yazılır, bu günah önceki tevbesini iptal etmez. Bu Ehl-i Sünnet'in görüşüdür. Tevbe ve günah tekrar ededurursa da bu böyledir. En doğrusunu ise ancak Allah bilir.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu